ŞİİRLER, KÖPEKLER VE DUVARLAR ALTINDA CESETLER

02-11-2018

Her yer karanlık…

Hemen bir şiir yazmalıyım ya da okumalıyım; yoksa karanlıklar üstüme üstüme gelmeye başlıyor ve bedenler çürümüye, cesetler duvar olmaya duruyor bu şehirde...

Nefes alamıyorum, nefessiz kalıyorum sanırım şiirim geldi.

Cesetler, cesetler, cesetler, her yerde ölmüş insanlık cesetleri, yanına her ciğeri beş kuruş etmez adamlar alıp  kendini adam sanan kokuşmuş yürüyen cesetler.

Cesetleri buzdolabına kaldırılmış bilye oynamada olan küçük çocuk cesetleri, 21. Yüzyılın utanç duvarlarının altında donmuş asker cesetleri...

Ülkemin herhangi bir yerinde bir bombadan paramparça olmuş mavi mavi cesetler.

Tablalarda satılan portakallar da artık mavi bu şehirde.

Elmalar mavi gökyüzü maviye el açmış mor.

Bir kapitalist mağazanın önünde kapitalizme uyurken insanlık, insanlığa ders veren köpeğin ağlayarak taşıdığı bir bebek cesedi...

Şiirler diyorum, şiirler…

Şiirler çoğalsın herkes ya şiir okusun ya da yazsın ki cesetler çürümesin ve çoğalmasın.

Nefes alamıyorum... Nefessiz kalıyorum her yer ceset kokuyor, şiirler yazılmıyor cesetler çürüyor, nefessiz kalıyorum...

İnsanlığa şişlerle örgü örgü mavi örülen duvarlar, duvarlar, duvarlar ve erkekler.

Yumrukluyorum yıkıyorum her saat Berlin duvarlarını; lakin her dakika yeni duvarlar örülüyor önüme.

Üstüme üstüme geliyor duvarlar ve duvarların altında cesetler.

Sarıkamış'ta bir Enver Paşa etmeyen 110 binler, Dersim'de bilmem hangi çeyrek paşa etmeyen canlar.

Çin'de duvarlar, Berlin'inde duvarlar, Filistin'de önce vur sonra ağla Ağlama Duvar'ları. Dünyanın her tarafında sınırlar çizdiren günah duvarları ve dört ayaklı canavarların ayakları dibinde düğün dernek cesetler.

Çin Seddi’ne rahmet okutturan gururun ve aramızda yükselen duvarlar...

Artık yıkılmalı diyorum bu utanç duvarları.

Bitmeli bu utanç cesetleri diyorum mavi mavi portakallar olup yağıyor gökten cesetler Afrika'daki bir kuzu vurulurken sen ben çatışmasında...

Cesetler aç ve paramparça Ruanda'da…

Yeni duvarlar yükseliyor yeni cesetler yükseliyor kalbimizde ve beynimizde…

Ve aramızda kahrolası melankolik gururun...

Hücum, altınlara hücum.

Altınlar ki gökten şirk yağıyor makarnalarla dans edercesine, altınlar ki duvarların altında şirk var, gökte aşk var; gönlümde ise nedensizce sirkler kuruluyor, şirke inat sirk var...

Duvarlar yıkıyorlar altında hazineler var diye; oysa her seferinde şirk çıkıyor sirklerin koynunda.

Cesetler çoğaltıyorlar fotokopi makinelerinde her biri 1 milyon dolar bedelli kazandırmalar uğruna ve sevgililere pul koleksiyonları yerine ceset koleksiyonları yapmadalar…

Bir kaşık suda fırtına koparıp cesetler yığıyorlar vicdanımıza ak kaşıktan çıkmış ak kaşık değil diye...

Bir mum yakıyorlar karanlığa sonra güneşler vuruluyor kalplerimizin insanlık deltalarında…

Neden mi çünkü ben ağlıyorum sense hala ben olma derdinde ve tüm kargalar akbabalar sene bene tüneme telaşında…

Durmalı bu ceset çoğalmalar ve yükselen duvarlar yıkılmalı bütün ihanet ve bizi yoran duvarlar yıkılırken Durmalı bu hasretlikler, sırt dönmeler.

Biz olmaya durmalı tüm savaşlar, tüm kırgınlıklar, incinmeler.

Kuşlar da uçmalı laf olmadan Kaf Dağının ardına bizi bulmaya. sen sen olursan, ben ben olursam bitmez bu kahrolası karanlıklar ve olmaz hiçbir kahrolası gurur biz...

Yıkılsın diye duvarlar ve bitsin diye cesetler Saflar Sıklaştırılmalı ve Biz Şiire Durmalıyız.

İnsanlık şiire durmalı secdeye durur gibi alnı pak ve temiz…

EN güzel ilahi notalarla ilahi göğe yükselen bestelerle aşk ve sevda ve barış biz şiirlerine durmalı bizimle gece...

Çünkü bizi kurtaracaksa şiir bizi kurtaracak bedenler ve cesetler çürümeyecek...

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?