Tesadüfün Gösterdikleri ve Beklemek Azabı

Tesadüfün Gösterdikleri ve Beklemek Azabı
06-10-2022

Bir kusurum varsa, o da konu haricine çıkmaktır.

Biron Paşa

Tıngır mıngır giden belediye otobüslerinde ya da Batman’ın güzel sokaklarında yürürken insanın gözüne birtakım güzellikler çarpıyor bazen. Gözlerinizi kaçırsanız bile bu güzellikler bir tokat gibi patlayıveriyor yüzünüzde arada!

***

Evvela Mobil’den üniversiteye giden yoldan bahsetmek istiyorum.

Enteresan yollardan biri, üstelik yolcu kapasitesi de fazla. Yolcu kapasitesinin fazla oluşu sefer sayısının az oluşundan değil, insanların –pek emin olamasam da- bu yolun güzelliğini görme arzularından ileri geliyor. Güzel olan şeylerin taliplisi çoktur zira. Vemademki taliplisi çok, hem insanları beklemek azabından kurtarmak hem de onlara havadar bir yolculuk yapma imkânı sunmak için Hindistan’da olduğu gibi sayın yetkililerimiz otobüslerin tepelerine yolcu almayı da deneyebilirler.

Mesela bu yolun en çok hoşuma giden yönü ise ayın yüzeyini andıran, her tarafına gelişigüzel serpilmiş çukurlarla bezeli olması. Bu çukurlara Pollyanna’yı sinir krizlerine ve titreme nöbetlerine sokacak bir iyimserlikle baktığınızda onları –bir anlığına- küçük ve sevimli birer süs havuzu formunda görebilirsiniz. Ne güzel değil mi?!

Benden duymuş olmayın, bir de yağmurlu havalarda görün bu çukurları siz! Paris’in bohem havasını andıran tarafıyla Baudelaire’in haset oklarını üstüne çekecek bir görüntüye bürünüyor. Koca mahalle, aslını aratmayan bir Paris imitasyonu adeta!

Belediye otobüslerinde çalışan değerli şoförlerimizi, ustaca bilek hamleleriyle bu çukurlara girmeden direksiyon sallarken görmenizi de tavsiye ederim ayrıca. Sırf bu akrobatik gösteriyi izleyebilmek ve hoplaya zıplaya yolculuk yapmak için otobüslere binenlerin olduğunu bile işittim sokak aralarında, kahve köşelerinde, otobüs duraklarında, ucuz yağ kuyruklarında ve iş başvurusu sıralarında...

Tatsız tuzsuz geçen seyahatlerin aksine traktör kasasında sallanır gibi ve sıkış tepiş bir kalabalığın içinde birbirimize omuz ve dirsek atarak gayet keyifli bir yolculuk yapmak mümkün bu otobüslerde. Fakat biraz da sabırsız oluşumuzdan bu keyifli yolculukların çabucak bitmesini arzu ediyoruz nedense. İşin ilginç yanı, inince de üzerimizden bir dağ kalkmış gibi rahatlayıp seviniyoruz. Aslında çok az sabırla dünyayı görmüş bir seyyahın bilgeliğine ve iç huzuruna erişebiliriz bu yolculuklar sırasında.

Son tahlilde doyumsuz gövdesinin köşe bucağına sayısız insan sıkıştırıp sığdıran otobüsler gibi sabır da asabımızı bozuyor kimi zaman. Fevri ve toy tabiatımızın nedeni bundandır biraz da.

Demem o ki…

Sabır aziz okur, insanı olgun gösteren esas şeydir.

Eğri olanın düzelmesi için hiçbir şey yapmadan bekleyen bizler...

Gövdesini dahi kımıldatmaya mecali kalmamış olanların, bir şeylerin kendiliğinden düzeleceği inancını daima içlerinde taşıyarak beklediği ve bu beklemek azabını her an hissederek yaşadığı yerdir Şark.

Fevri davranıp toy bir cesaretle konuşanlar ise suya kapılıp gidiyor ne yazık ki…

Yine de konuşuyoruz.

***

Gözüme çarpan bir diğer güzellik ise Yenişehir Mahallesi’nde Süleyman Nazif Parkı’nın karşısında yer alan ve parkın hemen girişinden başlayıp sıra sıra dizili binaların ön bölümünde bulunan kaldırımlardır.

Bahsi geçen kaldırımlardan her geçişimde Antik dönemleri anımsatan tarihi bir havanın hücumuna maruz kalıyorum. Yerinden çıkmış, kırılmış, sökülmüş taşları ve toz toprak içinde kalmış haliyle çok rahat ve güzel görünüyor bu kaldırımlar. Tozun ve toprağın içinden, talihiniz varsa şayet bazı kaldırım taşlarını bile görebilirsiniz. Her gün yüzünü gördüğünüz bir dost gibi karşılıyor sizi. Geçen gün durakta nezaketen selamlaştığım ve bir daha yüzünü görmek istemediğim kendini bilmez biri bunun kaldırım olmadığı iddiasında bulundu. Pek tabii karşı çıktım buna.“Her gün geçiyorum oradan. Külliyen yalan!” dedim. İnanmayan gidip gözleriyle de görebilir ayrıca.

Şiirle aram olsa ya da tıngırdatmasını bilsem konuyla ilgili hissi şeyler bile kaleme alırdım.

Ayrıca münferit birkaç cılız tepkiden öteye geçemeyen bir serzenişi de dile getirme niyetindeyim.

Sözünü ettiğim kaldırımda her gün yürümek zorunda kaldıkları için üç ayda ayakkabı eskiten mahalle sakinleri, kaldırımların yeteri kadar ilgi görmediği kanaatinde.

Ayakkabı eskitmeye meraklı vatandaşlarımızı bu kaldırımda yürümeye davet etmek de bana düşer tabii. Buyurun gelin.

Devamı haftaya aziz okur!

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?