ÜLKENİN CANI SIKKIN GİBİ...

08-06-2015

Ne tuhaf bir hal değil mi?

Ülkenin sanki canı sıkkın gibi…

Hani değsen bir dalına bir ağacın, gök hüngür hüngür ağlayacakmış gibi…

Ciddi bir rahatsızlık var bütün fanatik söylemlere karşı, insanlığın, insanlığa ait onurun olması gerektiğine dair nereden geldiği bilinmeyen belirsiz sesler...

 Bu belirsiz seslerin bir yerde buluşmasını, kaynaşmasını ve artık fanatizmin olmadığı onurlu yaşamların tesis etmesini sabırsızlıkla bekleyen ay ışığının çocukları…

Irksal, ideolojik ve bütün siyasi söylemlerin varlığı, longoz ormanlarında ki huzuru bir anda kaçıran yılanın varlığı gibi…

 Belirsiz hallerin var ettiği durumdan ötürü, üç noktalar sadece benim yazımda değil, ülke gündeminde aldı başını gidiyor.

 Sokaktan yüksek sesle memnuniyetsizliğini dile getiren vatandaşın canı burnunda gibi.

Siyaset üniversitelerden çok daha aşağı eğitim yuvalarında bile gündemi meşgul eden bir araç oldu.

Sebep çok basit; millet siyasiler bizden aldıklarının birçoğunu kendine bırakıyor diyor ve ekliyor: onların yediklerini yemek istiyoruz, diyenler var.

Yok, yanlış anlaşılmasın öyle yemek değil, mesela gerçekten bildiğimiz yemek, doya doya kırmızı et, kahvaltıda bolca patates kızartması falan filan işte…

Bu halk galiba yemekten çok, ekmek yemekten şikâyetçi diyen bol görüşlü siyasetçilerin olduğu malumunuz, ne yazık son birkaç yıldır, halk yağmura mahkûm tarımın ateş pahasına sattığı buğday dolayısı ile...

(Tarım sattı diyorum çünkü hala buğdayı ve diğer tarım ürünlerini çiftçilerden alıp piyasaya satan aracılara rastlanılmadığı için, çiftçilere saygısızlık etmek istemiyorum. Tarım piyasasında ki bu aracılar susurluk meselesi gibi kardeşim. Çözemediler gitti. Bulsalar, buluşlarını bile törenle açacağız yani o kadar diyorum. Kim bu aracılar, haberciler 28 yıldır haber yapıyor hala bulamadılar bu aracıları. Neyse artık açacak bir şey kalmazsa belki bulurlarda bu aracıları açarlar en azından, diye umut ediyor ve paragrafın kaldığım yerinden devam ediyorum. )

Pahalılaşan ekmekten de kısınca iyice suya mahkûm oldu millet. Tabi bilenler iyi bilir, şebeke suyu içilen şehir sayımız parmak ile sayılacak kadar az, mühür vurulan kaynak suyu firmalarımızın sayısı ise sanırım parmaklardan çok daha çok… Millet meyve suyu içsin diyen bir sivri zekalı çıkmadan konuyu saadete bağlayayım. Anlayacağınız şehirlere doğalgaz gelince, ne yapsın tüpçüler. Her halde tüpe hortum bağlayıp içecek değillerdi. Aldılar sırtlarına damacalarını başladılar suculuğa. Birileri şebeke suyu içilir dedi, birileri içilmez, halk çaresizlikten önce içene inandı. Baktı durmuyor ishal, sarıldı damacanaya. Damacana girdimi evimize tıpkı salonda ki koltuk takımı gibi ebedi… Haydi, hepimize geçmiş olsun.

Bu işler böyle olur diyen, kardeşlerimiz bile var biliyor musunuz?

Bizden önce su mu vardı, diyorlar. Bilmem ki Allah’a sormak lazım, sizden önce su var mıydı yok muydu,  benimde kafam karıştı.

Ha bir de yol meselesi var bu kadar yol bu kadar asfalt git üzerine dökül yat gibi maniler bile türettiler. Vallah kardeşim yol yapılır, yol yapılmalı yol yapılacakta… Ama kalkıp bir yolun 3 yıl boyunca bitirilememiş halini görünce, öbür taraftan iş olsun diye her yıl tekrarlanan çukur kapatmaları görünce dağlardan yol alabilen eşeğe hasret kaldık gitti.

Bir de yollarda ellerinde kırmızı bayrakla bekleyen karayollarında çalışan işçilerin huzursuz hali yok mu vallah içim parçalanıyor.

Böyle söylemlerden sonra kendimi kendi ülkemde mülteci zannediyorum. Acaba yolları kim yapmalıydı da bunlar yaptı.

Suyu kim getirecekti acaba hiç işleri olmadığı halde gelip bize su getiren bu seçilmişlerden Allah razı olsun diyesim geliyor. Hani o kadar yabancılaşıyorum ki yahu bunları da kim seçti, bunlar seçilirken biz nerdeydik, nasıl gidip de vermedik deyip kendimi tokatlayasım geliyor.

Her neyse kardeşim, ben gördüğümü bilir ve onu söylerim.

Demedi demeyin bu ülkenin canı sıkkın gibi…

 Bir hal çaresine bakmak lazım, ilaçsa ilaç, onursa onur, saygıysa saygı…

Lakin sahipsiz koymamak lazım…  Ecdadın kanı ile sulandı bu topraklar. Tarifi imkânsız acılardan sonra nefes almaya başladı bu ülke. Değer verip, değer bilmek ve iyice bir sevmek lazım. Gelip gidecek olanların fanatikliğine soyunup,  fanatik söylemlerin altıda zarar üstüde zarar…

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?