YALNIZLIK VE SONRASI…

02-09-2014

Yalnızlık; Türk Dil Kurumun da ve diğer dillerin lügatlerinde tenhalık, kimsesizlik, kimse bulamama gibi anlamlar ile karşımıza çıkar.

Genel itibari ile hemen hemen bütün dillerde aynı anlamları çağrıştırır.

İnsanın inandığı değerlerden ve kendini bağlı hissetmiş olduğu bağlılıklarından bir anda boşluğa düşmüş ve kopmuş hissine kapılması ise yalnızlığın karşımıza çıkan günlük tanımlarından biridir.

Elbette günümüzün kısa süreli ayrılık, bir zamanlık boşluk veya kadın-erkek ilişkisi kaynaklı olaylarından çok daha öte bir anlamı kapsayan bu duygu ciddi depresif rahatsızlıklar ve manevi açıdan yıpratıcı sonuçlara sebep olabilir.

Bu hisse kapılan insan, genel itibari ile gözle görülür, elle tutulur ve anlaşılma oranı yüksek belirtiler verir. İstisnai durumlar olmak ile beraber yüze ilişmiş anormal yüz ifadesi, hayata ve insanlara karşı isyanı ve yakınmayı çağrıştıran alışagelmemiş sözcükler, güne karşı duyulan rahatsızlıklar, derin nefes bırakmalar ve aşırı agresiflik yalnızlık belirtilerinin olmazsa olmazları olarak göze çarpar.

Genellikle bu hisse kapılan insanların en büyük sıkıntısından bir tanesi de çok ciddi seviyelere çıkan tahammülsüzlük ve iletişimsizliktir.

Özellikle iletişimsizliğin ciddi seviyelere ulaşması kişiyi toplum nezdinde sıkıntıya sokar. Yaşadığı ortam ve çevrenin bu hisse hoşnutsuz olması veya bir kısım tahammülsüzlüğü ise hem iyileşme sürecini uzatır hem de kişiyi çok daha ağır sonuçlar ile baş başa bırakır. Kendini ifade etme özelliğini kaybeden kişinin yaşama stiline hâkim olan genel unsur bu hissi kapıldıktan sonra göz olur. Bu durumda ise yanlış anlaşılma veya hiç anlaşılmama gibi sıkıntılar ortaya çıkarır.

Her insanın yaşayabileceği bu his, üzerinde önemle düşünülmesi ve toplum tarafından irdelenmesi gerekilen bir olgudur.

Çünkü bu olgunun kliniği toplumdur. Tedavisinin de baş mimarları çevre ve beraber yaşadığı insanlar olur. Genel itibari ile iki kişinin ayrılığına bağlanması ise kesinlikle yanlıştır.

Nitekim annesini kaybeden küçük bir çocuk, sevdiği hayvanını kaybeden bir insan, ya da sevilen bir eşyanın kırılması ve daha bir sürü şey bu hissi yaşatır ya da yaşatabilir.

Bazen bu hissin tedavisinde süreç çok fazla uzayabilir.

Böyle durumda vaziyet daha tehlikeli bir hal alır. Çünkü kişi yalnızlığı sevmeye ve bu şekilde mutlu olduğuna ya da olabileceğine kendini inandırmaya başlar.

Zaman yalnızlığı büyüttükçe, kişi küçülür ve yalnızlık kişinin artık kurtulamayacağı bir hastalık halini alır. Bu hastalık ile beraber kişide, güvensizlik, depresif özellikler, ciddi mutsuzluklar ve sağlık sorunları ortaya çıkar.

Belki de bunların bileşeninden ortaya çıkan bir ölüm bile sonuç olarak yaşanabilir. Bu hissin devamında acı olmakla beraber elbette bu sonuçlar kaçınılmazdır. Çünkü bahsetmiş olduğum his Allah’a mahsustur. Onun harici hiçbir varlık yalnızlığa tahammül edemez.

Köpek dişisini, ağaç komşusunu, insan yarısını ve her varlık kendi zıttını veya eşini hayatının her anında yanında ister.

Nitekim insan bedeni anlamda gerçek yalnızlığı ise mezarda, yani ölünce yaşar.

Elbette bu sonuç yalnızlık hissinden daha farklı olarak dünyevi hayatın bitişi ile alakalıdır. Fakat dünyevi hayatın bitişine de yalnızlıkta çok büyük etki edebilir. Bir insan ölünce mezar da yalnız kalır. Yalnızlık hissine kapılan insan ise dünya da bir mezara sahip olur.

Elbette ölmeden bir mezarda nefes almak, öldükten sonra bir mezarda nefessiz yatmaktan çok daha fazla acı verir.

Bahsetmiş olduğum Yalnızlık duygusu sıradan bir yalnız olma halinden farklıdır.

Bazen insanlar bilinçli olarak tek başına kalmayı tercih ederler ve yalnız olmaktan zevk alırlar. Bu yalnızlık duygusundan farklı bir durumdur. Yalnızlık duygusu istek dışı bir yalnız kalma durumundan dolayı ortaya çıkar. Çok ağır bir ruh halini yansıtır.

Yalnızlık duygusuna kapılmış insan terk etmiş insandan çok terk edilmiş insan profilini yansıtır. Kendisinin hiç kimsenin sevgisine değer olmadığını düşünür. Geleceğe yönelik ciddi bir umutsuzluk ve geçmişten duyduğu bir pişmanlıkla her anını negatif bir atmosferde yaşar ve ne yazık bu durum kişiyi sosyal toplumdan uzaklaştırıp, sosyal dengeden alaşağı eder. Bu şekilde kişinin günlük yaşamında düzensizlikler, iş performansında ciddi azalmalar görülür ve kişinin kendisi ile alakalı küskünlük ve kırgınlık durumları ortaya çıkar. Nihayetinde yalnızlık bir azılı düşmana benzer, her haliyle diyor ve son olarak bir başka yazıda devam etme sözü ile şöyle bitiriyorum:

Gelmiyor aklıma hiçbir şey,

Terk etti aklımda beni, benliğin gibi.

Ne eder şimdi dünyayı doldursalar yüreğime,

Senin içinde olmadığın, Dünya’ya sahip bir ben

Yine yalnızdır sevgili.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?