YAŞ 25…

23-06-2020

Yaş 25…
Çok burkuldu bileklerim. Düşeyazdım. Sağ gözümün yaşını sol elimle silmek düştü yazgıma. Sonra bir baktım. Hayal kırıklıklarımın toplamı umut ettiklerimmiş. O günden beridir kimselere kızamadım.
“Her çıktığım kapıyı sertçe çarpmamla tanınırken onun kapısı çarpılmasın diye elimi arasına koydum.” Ancak fayda etmedi. Her zaman kendinden önce karşısındakini düşünenlerin hazin sonudur bu: Kimse tarafından düşünülmemek.
İnsan ki kalbine söz geçirebilseydi onca gamı, kederi sırtlanmazdı. Kocaman gövdeli adamların bir avucun içini doldurmayan kalplerine yenik düştükleri dünya burası.
Her ölüme bir hayat bahşedilirken, bir hayata sayısız ölümlerin denk düştüğü kara parçası. Ellerimize tutuşturduğunuz adres kâğıtları bizleri mutluluğa kavuşturmadı. Hem biz artık ekmeği üç kere öpüp başına koyan çocuklar da değiliz. Büyüdük ve kirlendik. Özür dileriz.
Bizlere yağmurda ıslanmanın ahmakça bir eylem olduğunu anlatmıştınız. Oysa ruhumuzun cereyanda kalan taraflarına yağmurda yürümenin iyi geleceğinden bahsetmemiştiniz.
Sizi dinlememiz için sakal bırakmanız da şart değildi hem. Biraz kalbimizden anlasaydınız kâfiydi.
Zira bu çocuklar herhangi bir otoritenin değil sizin çocuklarınız. Hani o 9 ay hayata annesiyle bağlanan sonrasında sizin sevginize muhtaç olan çocuklar.
Tüm sözlerin kifayetsiz kaldığı bir mevsim var. Adı kış. Her ömrün kışı ayrı zamanlardadır. Yani sen baharın sarhoş edici yellerinde savrulurken yanı başındaki ayaz gecelerde üşüyebilir.
Ne yargı ne infaz var sözlerimde. Bu insanların mutluluklarını neredeyse afişlerle asmaları geceleri yalnız ağladıkları gerçeğini değiştirmez. Zira yokluğunu çektiğiniz şeyin varlığında ayak diretirsiniz.
Mutsuzuz. Sahiciliğe hasretiz. Ama en çok yorgunuz. Yenildiğimizi kabul edersek bu çarkı biraz geriye çevirecek gücü kendimizde bulabiliriz.
Ama önce kabul etmeliyiz. Ruhlarımız işgal altında. Vatanların parçalanması kadar konu olmuyor modern insanın parçalanan benliği. Kargaşalar artık sessiz. Daha çetin.
Güven köy meydanında saati kaçırılmış şehre giden son vasıta. Ara ki bulasın.
Harp meydanları erlerle dolu değil artık. 
Taktik belli: Vur kaç.
İbrahim’e ateşin gül bahçesi olduğuna inanlar artık yok denecek kadar az.
Göğün hakimiyetinin ruhlarda yarattığı sonsuz itimad ve esenlikten mahrum insanlık. Böyle nereye dek varılabilir.?
Bozuk bir direksiyon kaç zaman daha yolda kalabilir. Hedefleri bu dünyanın sınırını aşmayan insanın şarompole yuvarlanması an meselesidir. 
Ve sen. Seni tanıyorum. Gelecek planlarından yorgun düşmüş hafızandan… Her tuttuğu belki elinde kalmış yorgun kollarından… Geçmişi düşünürken bugünün fırsatlarını kaçıran dalgınlığından… Unutma…
İyileşeceğiz…

 

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?