YAŞANMIŞ BİR KESİT

10-06-2020

Her tanışmayı bir ayrılık say. 
Her doğumu bir ölüm.
 Her gülüşü bir rest çekiş…
Kucağında bir aylık bebeğiyle şubat soğuğunda Suriyeli bir mülteciye rast geldim. 
Yer Bursa Metrosu. Saatler çoktan insanlığı geçmiş. Metropoller ki üşüyen yürekler diyarı…
Arapça lisanıyla derdini anlatmaya gayret ediyor. Yüzüne bakan yok. Baksa da anlayacak olan…
Vatan yok. 
Lisan yok. 
Sıcak bir aş yok.
 Onca yokluğun içinde var olan kucağında ki bebek.
Seslendim ona. Konuştuk. Ona hastaneye kadar eşik edebileceğimi söyledim. Memnun oldu.
Yol boyu sohbet ettik. Ara sıra üstü başı kirli olan eşine atılan tahkirkar bakışları esefle izledim.
Bu bakışların meali şuydu: “Bu üstü başı kirli olan aileyle bu kızın nasıl bir irtibatı var? Hepsi Arapça konuşuyor. 
Kız bu aileyle akraba gibi ama üstü başı… Bu sesleri işitiyordum. İşittikçe iğreniyordum. 
Bir insanı sevmek ve saymak için insanlığından başka sebepler arayan herkesten iğreniyordum.
Oysa ne büyük budalalıktır… 
Kaderin ayrı coğrafyalara yazdığı bir insanın ötekine duyduğu anlamsız öfke.
Dış görünüşünün farklılığının yarattığı memnuniyetsizlik…
Onun yaşamasının kendisinin nefesinden eksiltiyormuşçasına düşmanlığı…
Devlet dairelerinden daha soğuk baş çevirmeleri…
Kucağındaki bebeğe dahi atılan o bakışlar okyanusa atılsa okyanusu kirletirdi.
İnsan tüm ilimleri ihsastan evvel haddini bilse ne de iyi olurdu.
 Meslekleri diplomalarıyla tescillenmiş o insanların insanlıkları o bakışla sınıfta kalmıştı.
O gün anladım ki bir ömür yaşayışta insanlıktan mezun olamayanlar var.
İşte bu insanlar…
Kendilerine yapılan iyiliği mecburi görürken başkalarına el vermezler.
Şükrü bilmezler. 
Nitekim Allah’a şükretmeyenden insana teşekkür beklenmemelidir.
Bencillikleriyle kuşattıkları dört duvar tam olarak hayatlarıdır.
O gün hastaneye sağ salim vardık.
 Siyah peçesinden sadece gözleri görünen o kadınla vedalaştım.
Ellerini tutmuş vaziyette ona sadece “sen benim kardeşimsin” diyebildim.
Kollarımdan ziyade mahcupluğumdan sarıldı. 
İnsan zaman zaman işlemediği hataların mahcupluğunu da taşımalıdır.
O gün bende en çok bu hali taşıdım.
“Tahkir görüldüğün için özür dilerim. Sen benim kardeşimsin.”
Dedim ve yoluma devam ettim.

 

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?