YAŞASIN İNSANLIK!

09-05-2016

Cismin mananın önüne geçtiği, maddeciliğin ve dünyeviliğin, düşlerden ve düşüncelerden üstün tutulduğu bir zihniyetten insanlık beklemek, bir hayalden öte hiçbir bir anlam ifade etmez.

Bu yüzden, ülkede gelişen durumlara yönelik iyiye doğru bir değişim beklemek açıkçası boşa bir umuttur.

Zihniyet değişmediği sürece, şahısların değişmesinden medet ummak gibi bir hataya düşenleri uyarıyorum, umduğunuz ile kalacaksınız.

Seçimden önceki yazılarımı okuyan okurlarım, hatırlarlar.

Dedim ki; keşke tek başına iktidar olan bir partinin başarısını bu ülkenin başarısı diye sahiplenseydik. Ama maalesef bu mümkün gözükmemekte, bunun neden mümkün olmadığının cevabını ise yakın tarihte ki çekilme kararı ile sayın başbakan verdi.

Cismin mananın önüne geçtiği bir partileşme sisteminden istikrar beklemek zaten büyük bir hata olurdu. Açıkçası beklediğim de oldu, mananın olmadığı yerde, cisim de yol aldı.

Ne diyor istiklal şairi: “Bu hissizlikle cemiyet yaşar derlerse pek yanlış. Bir ümmet gösterin bana, ölmüş maneviyatı ile sağ kalmış’’

Mana insanın var olan değerinin ortaya çıkmasını sağlar. Tıpkı altının sarrafın elinde ışıldamaya başlaması gibi.

Göze bakmayı bilmezsen, ne görünür ki gözüne göz, bir siyahlığın altından beliren beyaz bir boşluktan başka.

Hissetmezsen yüreği, kandan başka nedir insan.

Anlamazsan acıyı, nasıl acırsın ölüye.

Hâlbuki her şeyin ötesidir, insan. Dünyanın var oluş sebebidir. Cennet ve bütün içindekiler insan içindir, yeryüzü, insan ile mana bulur. Peygamberde bir insandı…

Evet, yeryüzü insan ile mana bulur, meyveyi yemez ise insan neye yarar ağaç, okşamazsa köpeğin kafasını bir insan eli, köpek nasıl anlam kazanır. Taşlar, dağlar, denizler insanın tasvir etmesi ile mana bulur.

Bu kadar manadan sonra, ölüm insana nasıl yakıştırılır. Nefessiz bir bedenin ürkütücülüğünü hiç mi hissetmez yüreğiniz.

Her şeyin ötesidir, insan ona yaşamak yakışır. Ha yıkılmış dünya, ha bir insan ölmüş ne fark eder ki…

Şimdi sevgili okurlar, değişir siyaset anlarım. Sistem değişir onu da anlarım. Aç kalırım, açıkta kalırım, evim olur, arabam yakılır, onları da anlarım.

Mutsuzluğu da anlarım, mutluluğu da…

Alışabilirim soğuğa, sıcaktan korunmanın yollarını da bulabilirim, gün gelir onurluca ölmesini de bilirim.

Kentler değişir, adetler değişir, yüzler değişir, sesler değişir, kanuni gelir gider, vezirler değişir onu da bilir anlarım ve hepsine alışırım, ama alışamam insanların gözlerimin önünde, yanı başımda sağımda solumda, ülkemin her hangi bir yerinde ölmesine alışama... Bir de bu insanların ölmesinin sıradanlaştırılmasına asla alışamam ve bunu kabul edemem.

Kaç zaman geçti unutamadım somanın şehitlerini, karamanın acısını unutamadım, reyhanlıda yitirilen canları unutamadım, Kilis’te ki roketlerden habersiz masumların yitirilişini, Tahir Elçi’yi, Hrant Dink’i, Uğur Mumcu’yu, denizleri, yitirilen gezinin çocuklarını unutamadım. Madımak otelinden küçük yaşım ama her hatırlayışta yanar yüreğim, hiçbir ölüme alışamadım.

İnsan her şeyden üstündür. Devlet insan için vardır.

Hiçbir siyasi iktidar insanın arz ettiği mananın önüne kendi varlığını koymamalıdır. Hiçbir seçim bir bebeğin yaşamsal hakkı kadar demokratik olamaz ve değildir.

Yaşasın insanlık…

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?