YİTİRİLMİŞ ÇOCUKLUĞUM

07-10-2014

Gri boyalı, soğuk demirleri olan Ağrı/Eleşkirt YİBO’da geçmişti çocukluk yıllarım.

Kışları çok kar yağar bu yüzden köy yolları açılana dek bir ay boyunca aile hasretini çekerdik okulda.

Sevgiye ilgiye muhtaç çocukluğumuzu yırtık ve eski kapaklı hikayeler ile avuturduk.

Hani o hep sonu mutlulukla biten hikayeler.

Bize ırak olsa da sarıyordu bazen kanayan yaralarımızı.

Hiç unutmam bir hafta sonu günü çarşıya çıkmış, telefon kulübesinde komşumuzun ev telefonunu aramış ve babamı istemiştim konuşmak için.

Beş dakika sonra bir daha aramıştım.

Babam ‘’Alo’’ der demez, küçücük yüreğimde biriken özlem önce boğazımda düğümlenen hıçkırık ardından iki damla gözyaşı olmuş ve tek kelime konuşmadan kapatmıştım telefonu. Evet çocuktum ama sesimin titrekliği ile babamı üzmemek adına susup telefonu kapatacak kadar da kocaman bir yüreğe sahiptim.

Yine de halime şükrederdim. Çünkü Semih adında bir arkadaşım vardı, küçükken annesizlikle tanışmış ve ne zaman çocuklarını görmeye gelen bir anne görse kimsenin göremeyeceği kuytu bir köşeye çekilir, hıçkıra hıçkıra ağlardı.

Çoğu zaman gözyaşlarını silecek mendili ben uzatırdım. Peki ya sonrası…

Gülüşlerimiz kahkahaya karışmaz, bazen kısık bir tebessüm çizerdi soğuktan kırmızılaşan yanaklarımız.

Eksi 30 derecede yemekhane ve yatakhane sırasında üşümeyi her beden bilemez. Aslında hayatın zorlukları bizlere birkaç büyük beden olarak verilmişti. Edebi eserlerde ajitasyon diye adlandırılan bu duygu yığınlarını çocukluğumuz teker teker yaşadı. Bu yüzden çoğumuzun hayalleri sıcak bir ev ortamı üzerine kurulmuştu.

Yasaklı kelimeler arasına alınmıştı sanki mutluluk ve çocukluk.

Son ders zili de çalınca okulun bahçesinde zengin aile çocukları bisikletlerini getirir ve para karşılığında sürmeye izin verirlerdi bahar aylarında.

Bize düşen sadece uzaktan süzmekti pedalların ardından tekerleklerin dönüşünü. Acaba rüzgar okşuyor muydu bisiklet sürerken insanın yüzünü bunu bile öğrenemedim.

Yıllar sonra yol güzergahım üzerinde ise okulum arada bir uğrar hatırlarım her şeyi yeniden.

Değişen pek bir şey yok yeni İsmailler yeni Semihler gelmiş sırada çekilmesi beklenen acıları çekmek için. Mecburiyetin bedeli çocukluk resmi çektirmedi bana.

Çocuktum ama abluka altına alınmış mutlulukları sadece uzaktan izleyebilen masum bir çocuktum.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?