ZATIÂLİNİZİN AŞK'I

26-09-2014

O öyle bir şeydir ki tüm güzelliklere benzer. Ona sıradan bir isimle herhangi bir tanım yapmak insanlığın onuruna ve de yaşamın anlamına aykırı olur.

Bir nehrin önünü kapatıp barajlar yapan, denizlerin üzerinde köprüler yapıp karaları birleştiren ve dağları delip insanları buluşturan insanoğlunun gücünün yetmediği, ne önünü kapatabildiği ne de üzerini örtebildiği nadir nimetlerdendir, aşk. İlahi kaderin istisnai kullarına tattırdığı ve kul ile rab arasında bir köprü, bir tünel, bir ışık görevi gören bir mucizedir, aşk. O öyle geniş bir daireye hükmeder ki; onu her hangi bir şeye benzetmek mümkün değildir. Her sahipte farklı olan aşk, her göze farklı görünür.

Aşk hayatın her anıdır. Onu yaşamayan neden yaşar ki? Onu yaşamayan niçin yaşar ki? Hayat aşk değil ise neden var ki?

Yıla mevsimdir aşk. Mevsimlerden ilkbahar. İlkbahar da gül olur. Bülbül olup güle konar, sonra da en duygulu mısralar ile güle serenatlar yapar. Sonra yaz olur. Topraktan can bulan tohum artık büyümüş, başak olmuş güneşe baş kaldırmıştır. Bir kaldırır başını yarınlara umut olur. Büker boynunu niçin yaratıldığını hatırlayıp insana ekmek olur. Bir bakar uzaklara en olunmaz denilen şeyler onun bir bakışı ile güllük gülistanlık olur. Tüm yaşanmışlıkların en alasını yaşar. Acının, ızdırabın, sadakatin, yalnızlığın ve de sevdanın… Sonra dolar vaadi, günü gelir, zaman artık ondan başka şey ister.  Huysuzluk yapmadan ait olduğu şeye yani sonbahara dönüşür. Vazgeçer gülünden, bülbülünden, börtüsü ile böceğinden… Aslında döktüğü yaprak değildir. Fazlalıklarından arınır sadece. Geldiği gibi gider. Yorgunluğunun kabuğunu değiştirir. Benzemeden başka bir şeye kendi özünde bir başka güzel olur. Büyüyen bir çocukta beliren bir ışık gibi, oda büyümüş ve gelecek onda bir başka güzel görünür olmuştur. Ve artık sen ile ömür kışa yürür.  Bembeyaz bir örtü kaplar gönlümün sadece yerlerini değil, her tarafını. Sevdanın sıcaklığı kış kar kıyameti cennetten bir bahçe ediyor, ömrüme. Ömrümün belki artık sonudur. Ama şunu iyi biliyorum ki; senin varlığının varlığıma yapışan her yanı, ömrümün sonucudur. Belki zatıâlinizin aşkı zehir olup ömrümü zehirlemiştir. En devasız dert olup hayatımı bitirmiştir. Ruhumun her saniyesine ızdarap olup eklenmiştir. Fakat ben değil, böyle bir derde, böyle bir ızdıraba tutulmayanlar bahtsızdır.

O öyle bir şeydir ki; güzellikler ona benzer.

Onun gibi bakar güller ve onun gibi kokar. Bayramdaki çocukların yüzündeki mutluluk ona benzer. Arifeden bayram telaşı onun gözlerini gördüğümde ki heyecanımın bir zerresi kadardır. Aşk tüm güzelliklere benzer. Tüm güzellikler ise aşkın can bulduğu istisna varlığa. Toplumun hemen hemen tümünde aşka karşı bir saygı ve bir inanç vardır. İnsanlar aşk denilen olguyu hiç yaşamamış olsalar da, bu soyut olguya saygı duyar ve hayatlarında hep barındırırlar.  Fakat aşkın can bulduğu istisna varlığın aşığın gözünden görünen haline hiç kimse saygı duymak istemez. İnanılır gibi değil derler. Aşk; onlarda aşığı bir serseri, âşık olunanı yoldan çıkmış biri, her ikisini günaha bürünen bir günahkâr olarak tanımlanır. Sebebi nedir bu çelişkinin, inanın muallâk bir yorum olur benimkisi. Şöyle ki:  Ya yaşayamadıklarını kıskanır yürekleri, ya aşkın büyüklüğü karşısında ezilir benlikleri, ya vicdanları kararmıştır ruhları serseri, ya da pisliğe bürünmüştür; elleri, gözleri, yüzleri, yürekleri, yarınları ve tüm benlikleri… Her ne olursa olsun sebep, bu hal apaçık bir çelişkidir. Bir aczi yet, bir eziklik ve de inkârın apaçık göstergesidir.

Hâlbuki âşıkların büründüğü hal hariç aşkın sebep olduğu her şeye inanır insanoğlu. Sorsan derler ki: gülün kokusuna sebep gırtlağında ki suda, güle serenatlar yapan bülbülün gagasında ki kudrette aşktır, derler. Baharı, çiçekleri, ağaçları ve evrende yaratılmış birçok şeyi aşk ile ilişkilendirir ama yaşanmış bir aşka inanmak zor gelir insanoğluna. Evet, evren aşk üzere var edilmiştir. Yaratana bile aşk ile ulaşılabilir. Hatta aşk,  içinde nefis olmayan istisna nimetlerdendir. Aşk ile bağlanılan inanç sorgulanmaz. Çünkü içinde zerre kadar bile bir şüphe ve yalan barındırmaz. İşte zatıâlinizin aşkı ömrüme böyledir. Ne bir yalan ne bir şüphe... Her yaşanmışlığa bin bir şükür ile zatıâlinizin aşkının yaşanmışlığına şükrederim. Vesselam diyerek bitiriyor, dertsiz ömür ve gönüllere, varlığın yaratılış gayesine ulaştıracak ızdıraplı aşklar diliyorum.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?