ZEYTİNYAĞLI MASAJDAN MUSALLA TAŞINA...

05-10-2018

Gecenin gözlerinin aydınlık, aydınlığın gözlerinin karanlık olduğu günlerdi.

Saatlerin, günlerin, dakikaların, her şeyin karanlık; saniyelerin ateş olduğu zamanlardı.

İri yarı, göbekli gözlüklü adam kan ter içinde kalmış heyecandan, belki de utancından elleri ayakları titriyordu.

Sağına soluna baktı, tanıdık bir sima görmeyince masaj salonu yazılan tabelanın altından hemencecik bir sabun gibi sıvışıverdi içeri.

Heyecandan ölecekti neredeyse.

Hele küt saçlı, incecik belli, sarışın kadın hoş geldin canım deyince nefesi kesilecek gibi oldu ve yutkundu, ho ho ho ho hoş bul bul Du Du kkk diyebildi ancak kekeleyerek.

Daha önce hiç böyle olmamıştı.

Kadın hoş bir gülümsemeyle, kırıtarak, bir öpücük hareketiyle ve nazlı bir cilveyle onu içeri buyurdu.

Soyunup duş almasını istedi ve M. Ali Erbil parmak işaretiyle az sonra geliyorum dedi.

Adam çırılçıplak soyundu, duşa girdi, duşunu aldıktan sonra masaj yatağına uzandı.

Adamın vücudunu ateş basmıştı kadını gördüğü andan itibaren hatta dünden beri.

Gülümsemesiyle dünyaları sarhoş eden kadın içeri girdi ve elini uzatıp tekrar hoş geldin canım ben Eda deyince camcı Erdi çoktan başka dünyalara gitmişti bile.

Kadın Camcı Erdi'ye yüzüstü uzanması gerektiğini söyledi.

Sonra zeytinyağını avuçlarına boca edip adamın ayak parmaklarından başlayarak hafif dokunuşlarla ayakaltını ovalamaya başladı.

Eller adeta adamın vücudunda dans ediyordu kelebeklerle adamsa kendini kelebek zannediyordu.

Aman Allah'ım bu nasıl bir dokunuş, bu nasıl bir hissediş.

Amannnn sabahlar olmasın, sabaha kadar dans, müzik, eğlence, masaj olsun diye geçiriyordu adam içinden.

Kadın baldırlarından yukarı doğru dokundukça adam daha da bir heyecana kapılmaya başladı.

Sonra dizlerine doğru ilerlemeye başladı masaj yapa yapa.

Camcı Erdi herhalde dünyada bundan daha güzel bir zevk yoktur diye düşünürken kadının elleri bacak baldırından yukarı kaslara doğru akmaya başladı su gibi.

Eller, eller ahhh o incecik eller, parmaklar nereye akıyordu böyle?

Erdi daha fazla meraka ve heyecana dayanamamış gözleri kapanmış, uykuya dalmıştı bile.

Ve aman Allah'ım eller, o narin eller en mahrem yerlere doğru ilerlemeye başladı.

Durun durun çok tuhaf bir şeyler oluyor; Lakin o narin ve incecik eller bir anda kıllı ellere, parmaklara dönüşüvermişti.

Artık zevk almıyordu.

Hatta iğrenmeye başlamıştı Erdi ve vücudu taş katı kesilmişti.

Dışarıda bir yerlerde ağlama sesleri vardı, kadınlar çocuklar bir kıyamet ki herkes ağlıyordu.

Hayır bu gerçek olamazdı.

Daha demincek masaj salonuna girmiş, masaj alıyordu şimdi bu da neyin nesiydi bu nasıl bir masajdı.

Masaj yatağındaki adam kendisiydi az önce.

Ya şimdi musalla taşındaki ölü çırılçıplak adam da kimdi, neyin nesiydi bu?

Yok yok bu bir rüya olmalıydı.

Rüyasında iri parmaklı, iri omuzlu hafif göbekli aksakallı bir imam gördü.

Molla Sedat adındaki İmam uykusundan uyandı, abdestini alıp ayakkabısını giydi.

Camiye doğru kendi kendine dualar edip yürümeye başladı.

Cami kapısını açtı ve musalla taşında yatan adama doğru yürüyüp besmele çekti…

Camcı Erdi ise bir ağlayanlara bakıyor bir adama bakıyordu ve merak ediyordu acaba kim ölmüştü, bir tanıdık mıydı bu, ağlayanlar garibim adamın eşi, çocukları ve akrabaları olmalıydı diye düşünüyordu.

Aksakallı imam Sedat ellerini ovuşturup musalla taşındaki adamı yıkamaya başladı.

Az önce kadın elinin gezindiği yanardağ gibi olan bedene bir erkek eli değiyordu şimdi ve beden sopsoğuk bir beton misaliydi.

Aksakallı İmam Sedat başını kaldırıp gülümseyerek Camcı Erdi'ye baktı ve ya Erdi Efendi işte böyle her gün masaj salonlarına gidip geldin biz seni çağırırken.

Bize hiç gelmek aklına bile gelmedi.

Ayakta yürüyerek gelmen gerekirken bize oysa şimdi yatay bir şekilde geldin.

Sonra bir kahkaha atıp "eee Camcı Erdi gelmezken Sedat'a gitti Eda'ya.

Ne oldu sonra düştü dize, geldi bize ve muradına erdi." dedi.

Erdi inanamadı hayır kendisi olamazdı bu, ölemezdi henüz gencecik yaştaydı.

Sonra aksakallı bir baktı ki bir kadının elleri vücudunda gezinmekte önce ürperdi korktu. Korkudan rengi sapsarı kesildi.

Bir de baktı ki masaj yatağında çırılçıplak ve kadının nazik dokunuşları teninde gezindikçe şarap içmiş güzellik misali sarhoş olmaya başladı.

İçinden sıcacık bir şeylerin aktığını hisseden aksakallı bir anda uykusundan sıçrayıp Euzubillahimineşeytanirrecim deyip zıpladı adeta yataktan.

Bir zerzele olmuş gibiydi.

Aksakallı Molla Sedat güneşin doğduğunu ve sabah namazını kaçırdığını gördü...

Başını öne eğip direk banyonun yolunu tuttu.

Öbür taraftan Camcı Erdi musalla taşında ölen kişinin kendisi olduğunu gördü ve kendi cesedinden korktu.

Bir anda Ya Hay deyip kan ter içinde bağırınca masaj salonundaki kadın Eda korkudan çoktan arkasına bakmadan odadan kaçmıştı bile...

Erdi hemencecik üstünü giyip doğruca camiye doğru koşmaya başladı deli danalar gibi.

Abdestini alıp tövbesini ettikten sonra namazını kıldı ve doğruca musalla taşına koştu, taşa uzandı ertesi gün sabaha kadar.

Sabah namazını kıldı ertesi gün.

Rivayet odur ki musalla taşı dışında kimse bir daha görmedi Erdi Efendiyi…

Bir garip Camcı Erdi Efendi vardı, o da delirdi; şimdi musalla taşında muradına erdi ve adına Musalla Erdi derler...

Aksakallı İmam Sedat, Erdi'nin rüyasına girmiş ona Hak’ka davette bulunmuştu; hatta rüyasına değil beynine girmişti.

Yok yok aslında Camcı Erdi, imam Sedat'ın rüyasına girmişti; hatta beynine girmişti onu zevki dünyaya davet etmişti.

Aslında kimin kimin rüyasına girdiği veya beynine girdiği belli değildi.

Herkes herkeslerin rüyasında ve beynindeydi.

Sanal ve gerçek, varlık ve yokluk karanlık ve aydınlık birbirine girift olmuş kardeş olmuştu… Çünkü aydınlığın karanlık, karanlığın aydınlık olduğu zamanlardı.

Bir masaj yatağından musalla taşına uzanıp giden bir yoldu hayat.

Yahut bir musalla taşından masaj salonuna zeytinyağı gibi akıp gidiyordu GÜNAHLAR.

Her şey çok bilinmeyenli bir denklem ihtimalsizliğiydi.

Ve bütün haber kanallarında öğrendiğim tek şeyin HADDİNİ BİLMEK olduğu zamanlar diyordu bütün pirler ve dahi bütün şairler divan divan dizilmiş EDEP YA HU...

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?