Necmeddin Bilal Erdoğan-3

Menderes, Erbakan, Özal Çiller, Mesut Yılmaz gibi Türk siyasi tarihine damgasını vurmuş çocuğu olan liderlerin ailevi hayatlarını gözlemleyen toplum politik kimlikli bu evlatların yaptıkları davranışlara yoğun ilgi göstermiş, söz konusu çocukların bazı davranışları magazin haberlerine konu olurken babalarda bir şekilde bu haberlerden dolayı yıpranmıştır.

Necmeddin Bilal Erdoğan-3

Bilal Erdoğan tam bu noktada diğer lider çocuklarından farklılık ve ayrılık gösterir. Kendisi hiçbir magazinsel olaya meydan vermeden toplumsal mesellerle yakından ilgilenmiş, sivil toplum örgütlenmelere ağırlık vererek adeta babasının politik mücadelesine gençlik boyutunda destek vermeye çalışmış bu hususta hem genç öğrencilere burs ve kredi imkânları sağlayarak katkı verirken modern ve çağdaş bir gençlik rol modeline öncülük etmeye gayret göstermiştir.

Uzun yıllardan beri Bilal Erdoğan’ın beni etkileyen en önemli özelliği çok sık olmasa da arar ara toplumsal söyleşilerinde ortaya koyduğu görüş, düşünce ve bakış açısıdır.

Örneğin Bilal Erdoğan’ın bir söyleşide söylediklerine baklalım;

"Çalışmadan ekmek elden, su gölden yaşamak en güzel hayat mıdır acaba? Bunu bir sorgulayın. Boşa geçen hayat değil, faydalı olan hayat. Çalışılan, üretilen, çevremize, ülkemize bir şeyler katılan hayat yaşamak lazım. İnsanın kendini değerli hissetmesini sağlayan şeyler budur. Dünyanın en zenginleri de eninde sonuna duvara tosluyor. 'Ben hayatımı neyin peşine harcadım' diyor. Bunlar gerçek. Ya sapıtıyorlar ya da hayatlarının anlamsızlığı içinde bunalıma giriyorlar"

"Dünya liderinin oğlu olmak nasıl bir duygu?" sorusunu Erdoğan, şu şekilde yanıtladı:

"Zorlukları var. Elbette ki yaşayarak görüyorsunuz. Mesela dünyanın bazı ülkelerinde güçlü liderlerin aileleri ciddi ekonomik nüfus sahibi olurlar, orada bu normal kabul edilebilir diyelim ki. Bizde de şöyle bir şey var. İnsanlar otomatik olarak inanıyor bir şey duyduğunda. 'Şu aşağıdaki orman Bilal Erdoğan'ınmış.' Böyle bir şey duysanız inanır mısınız? En büyük zorluğu bu arkadaşlar. Ben bununla yaşamaya nasıl alıştım peki? 'Kişi kişiyi kendi gibi bilirmiş' demiş büyükler. İnanan arkadaşlar, 'Ben olsaydım benim olurdu. Ben Tayyip Erdoğan'ın oğlu olsaydım orası benim olurdu' gibi düşünüyor olabilir. En büyük zorluğu bence bu. Öbür taraftan başka bir zorluğu da şu; size burada anlatıyorum, kendimce derdim var, yansıtmaya çalışıyorum ama içinizden 1-2 kişiye doğru motivasyon yapabilsem kendimi mutlu hissederim. Türkiye'de lafımın tesiri kısıtlı. 'Bilal Erdoğan bir şey dediğinde bunu söylemesinin bir siyasi tarafı vardır' diye düşünülüyor."

Erdoğan, eğitim ve çalışma hayatına ilişkin anekdotları öğrencilerle paylaştı

“Eğitimde Küresel Ufuklar: Yetenek, Deneyim ve Hedefler” başlıklı söyleşide kendi kariyer sürecine ve İlim Yayma Vakfı’nın faaliyetlerine değinen Necmeddin Bilal Erdoğan, deneyimlerine dair şunları aktardı: “Öncelikle Eskişehir’de olmaktan dolayı çok mutlu ve gururluyum. 3 üniversiteye ev sahipliği yapan bu şehir, çok özel bir şehir. Bildiğiniz üzere internette hakkımda sadece lise mezunu olduğum yazıyor ancak kariyerim bununla sınırlı değil. İlkokulu Kasımpaşa, ortaokul ve liseyi Kartal’da okudum. Bizim zamanımızda İstanbul’da istediğiniz üniversiteye girmeniz mümkün değildi. Kartal Anadolu İmam Hatip Lisesi’ni tamamladım ve mezun olduktan sonra üniversite için Amerika’daki Indiana Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Lisans Programı’na başladım. Lisans programımın yanında İktisat alanında çift anadal programı okudum. 4 yıllık üniversiteyi 3 yılda bitirerek 2004 yılında dünyanın alanında en iyi üniversiteleri arasında olan Harvard Üniversitesi, Kennedy School of Government’ta kamu yönetimi alanında yüksek lisansımı tamamladım. Sadece kariyer alanına yönelmedim aynı zamanda sosyal becerilerimi de geliştirmeye çalıştım. Yüksek lisansımı yaptığım süreçte Türk ve Müslüman Öğrenciler Derneği’nde görev aldım. Amerika’da olduğum süreç boyunca Fransızca ve İtalyanca öğrenmeye başladım. Harvard Üniversitesi’ni bitirdikten sonra Dünya Bankası’ndaki çalışma sürecim başladı. Dünya Bankası’nda hem Orta Doğu hem de Doğu Avrupa bölgesinde ülkelerin bütçe göstergesinin eğitim bölümünde görev aldım. Slovak Cumhuriyeti’nin işsizlik oranıyla ilgili bir çalışma yaptım. Dünya Bankası’nda çalışırken Gazze’ye de ziyaretlerde bulundum. Dünya Bankası’nda çalışma sürecimden sonra Johns Hopkins Üniversitesi’nde doktoraya başladım. Doktoranın ilk yılını okulun İtalya, Bologna’daki kampüsünde okudum, burada doktora tezimi yazarken bir yandan da ders asistanlığı yaptım. 2010-2011 yılları arasında Türkiye ziyaretlerim sıklaştı. 2011 yılında Türkiye Gençlik ve Eğitime Hizmet Vakfı (TÜRGEV) yönetiminde yer aldım. Bu yıldan sonra, Türkiye’de vakıf ve derneklerde daha çok görev almaya başladım.”

 

Bilal Erdoğan’ın yapay zekâ ile ilgili söylediği teknik bilgi ise adeta gelecek on yılları gözler önüne seriyor

Şöyle diyor Erdoğan;

Eskiden bir sürü insan bilgisayar başında oturuyordu. 'Troller' diyorduk ama artık o kadar trol istihdam etmelerine gerek kalmadı. Çünkü yapay zekâ otomatik olarak belli kelimeler ile profilleri otomatik olarak yapabiliyor. Türkiye içinde bu çalışmaları yapanlar her cenahta vardır ama kazanan her zaman mecranın sahibi olan oluyor.

DEVAM EDECEK

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Üzgünüz ilginizi çekebilecek içerik bulunamadı...