BABAYA MEKTUP

29-05-2020

Bir adamı tanımak için düşüncelerini, acılarını, heyecanlarını bilmemiz lazım hiç değilse... 
Cemil Meriç

Kafka’yı anlamak için bu kitabı okumak gerektiğini düşünüyorum.
İlk defa lise yıllarında okumuştum, o dönmelerde bu hikâyenin yoğunluğunu anlayamamışım ne yazık ki!.  Şimdilerde her sayfasında bir derinlik buldum. 
Hemen hemen her sayfada altığını çizdiğim satırlar bir köşesinde karaladığım notlarım var. 

Kafka; babasını suçlayan ama suçlamadığını vurgulayan, ayrı yaşamak isteyen ama yaşayamayan biri olarakkendi içinde tutarlı çelişkiler yaşamaktadır. 
Kafka, mektuplarında babasının otoriter tavırlarından ve bu tavırların kendinde yarattığı ruhsal çöküntüden bahsedip duygularının karmaşıklığını anlatır. 
(Bir nevi monolog şeklinde anlatımdırbu aslında.) Hatta bu baskılardan kurtulmak için evlenmeyi bile düşünür. 
Ancak evliliğin yazarlığına engel olacağı düşüncesiyle vazgeçer.
Hatta Felice’nin annesine kendi annesinin yazdığı bir mektupta : 
“Belki de evlilik için yaratılmadı o. Bütün arzusu yazmak, onun hayatındaki en önemli şey bu” der.
Şiddet görmediği babasının, bağırıp çağırmaları ve psikolojik şiddet doğrultusunda; pantolon askılarını çarçabuk çıkarıp sandalyeye asması ve hazır bekleyişi, kendisi için dayaktan beterdir onun için. 
Bu durumu mektubunda şöyle dile getirir:
“Sanki asılmak istenen biri vardı ortada; gerçekten asıldı mı ölür, her şey de kapanıp giderdi. Ne var ki, asılması için gerekli hazırlıkların yapıldığını kendisi de görüp yaşar ve ancak ilmik boynuna geçmek üzere gözlerinin önünde sallanıp durduğu bir sıra bağışlandığını öğrenirse, bu ona yaşamı boyunca acı verirdi.’’
Belkide utandırmak yerine, güven verseydi, korkutmayıp cesaretlendirseydi, nefret değilde sevgiyle yaklaşsaydı. Şuan başka boyutlarda mektuplar okuyabilirdik.
Kafka: Farklı açılardan bakmanın, yapayalnız kalmanın, çırpınışın, arayışın sembolüdür.
Yaşamını etkileyen yıllar ancak bu kadar güzel anlatılabilirdi. 
Bir yandan onu korkutan, durmadan yeren, hor gören, aşağılayan babaya duyulan öfke, kızgınlık, diğer yandan da gizli gizli hayranlık duyulan, bir baba figürünü anlatır mektuplarında.
Kalabalıklar içinde yalnız olmanın ne demek olduğunu ve hayal kırıklıklarını kelimeleriyle anlatır okurlarına.
Sayfaları okudukça, babasının karşısında aydınlıktan korkan bir yaratığa dönüştüğünü, hakkını koruyamayan, kendini değersiz gördüğü bir insan olarak görmesi gerçekten akıl almaz oluyordu 
Kafka babasına karşı psikolojik olarak içinde büyük bir korku beslemektedir. 
Hatta yazarken bile babasından etkilenmeyi sürdürmüştür. 
Bu korku yazılarına da yansır, babasına yazdığı mektuplarda bile yeterince açık olmayı başaramamıştır. 
Sanki babası diğer odada Kafka bu mektupları yazarken duyacaktır ve her zamanki gibi onu değersiz kılacaktır.
“Şimdi sana yazıyla yanıt vermeye kalkıyorsam, bu yanıtta da yine pek çok boşluk kalacak, çünkü söz konusu nedeni kaleme alırken, senden duyduğum korku ve bunun yol açacağı sonuçlar sana karşı özgür davranmaktan beni alıkoyacak, konunun büyüklüğü belleğimle zekâ gücümü enikonu aşacaktır.’’
“Ancak bir çocuk olarak bana yönelttiğin her söz benim için neredeyse bir Tanrı emriydi”
Bütün babalar statükocu iktidardırlar,
Tanrı Baba
Devlet Baba
….
Hermann Baba gibi…
Bir parmağın havaya kalkıp ‘itiraz yok’ demesi, suskunluğun başlaması ve güven duygusunun yok olmasıydı. Bir el ne yapabilir ya da bir tek cümle değil mi?
“Sakin bir ilişkinin imkânsızlığı, aslında son derecede doğal bir sonuca daha yol açtı: Konuşmayı unuttum. 
Ama sen daha çok küçükken sözü bana yasakladın, “Tek bir itiraz yok!” tehdidi ve yanı sıra kalkan el, o zamandan beri bırakmıyor peşimi, kekeleyen bir konuşma tarzı edindim, bu kadarı bile çok fazlaydı senin için, sonunda sustum, önceleri belki inattan, daha sonra ise senin karşında ne düşünebildiğim ne de konuşabildiğim için. 
Ve benim asıl eğitmenim sen olduğun için de, hayatımın her alanını etkiledi bu.”
“Senin karşında kendime olan güvenimi kaybettim, onun yerine sınırsız bir suçluluk bilinci geçirdim.”
Bakış açısıyla, babasını, kendisini, kendi gözünden babasını ve kendi gözünden kendini anlatır bizlere aslında. 
Babasına söyleyemediği bir iç döküştür. Kendini ifade ediş şeklidir. 
Öfkesi, hayranlığı, korkusu, isyanıdır.
Her satırı buraya yazmak istedim. Sanki bir satırı atlarsam okuru küstürecektim. İşte öyle güzel bir anlatım!
Okuyunuz efendim
Kafka / Babaya Mektup

 

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?