KÖR BAYKUŞ

09-02-2021

Düşünce fırtınası yaratan bu roman ölmeden önce okunması gereken 1001 kitap içerisinde yer almaktadır. Çevirisini Behçet Necatigil’in yaptığı karmaşık ve bir o kadar da karanlık bir eserdir.
İlk sayfasını açtığımda başlayan cümle beni nelerin beklediğini aslında göz önüne seriyordu.
‘’Yaralar vardır hayatta, ruhu cüzam gibi yavaş yavaş ve yalnızlıkla yiyen, kemiren yaralar.’’
Kitabın ilk cümleleri böyle başlıyordu. Ne keskin bir cümle diye düşündüm. 
Okudukça zamanın, mekânın hatta insanların birbirine karıştığı ilginç bir roman olmaya başladı. Rüya içinde rüya görür gibi devam ediyordu. Düşlerle gerçeklerin karıştığı kurgusallık ise okumak için inanılmaz derecede tat veriyordu. Şimdiki zaman ve geçmiş zamanın içerisinde yazarla birlikte kaybolmamak elde değildi. Sadık Hidayet’in ise bu kurguda yaratıcılığı muhteşemdi. 
Anlatıcının sürekli tekrarladığı döngüsellik ise ölümü işaret etmektedir. Tekrarın tekrarı olan bu durum kısır bir döngünün içinde buldurur kendini.
Kör Baykuş’u okurken eminin çoğunuz kendi hikâyesini yazdığını düşüneceksiniz. Hatta kitabın son bölümlerinde Bozorg Alevi Sadık Hidayet’in biyografyasını şu cümlelerle sonlandırmıştır: 
Ölümünden az önce bir hikâye taslağı kaleme almıştı, şuydu konusu: Annesi ‘’Salgı salamaz ol!’’ diye beddua eder yavru örümceğe. Küçük örümcek ağ yapamayınca ölüme kurban gider. – Hidayet’in hayat hikâyesi miydi bu?

Akılda kalan en çarpıcı yerlerden bir tanesi de yaşadığı olaylarda ölümün eşiğinde dahi kendisini anlamaya çalışmasıdır ve çoğu kez de kendisine ulaşmak istemiştir. 
Aslında karşımıza kendini toplumdan soyutlayan bir kişilikle çıkar.
Okuduğum kitaplarda illaki kitabın içinde olmak isterim. Fakat bu kitapta kahramanların hayli kalabalık olduğunu hissettim. Okuyucunun yerine zaten yazar birçok kahramanın yerine geçmişti, bana şans bile tanımamıştı. İhtiyar, kasap, arabacı kim kimdir diye düşünürken tüm karakterlerin kendisi olduğunu anlamak kitabı okudukça ortaya çıkıyordu. Kurmacası mükemmeldi. 
Can alıcı cümlelerle yazar okuyucuya merak uyandıran bir yol çizmişti. Yolun sonunda acaba kim kimdi, kim olacaktı?
Yazar diğer taraftan ise var ile yok arasında bir aşkı anlatan ve bu aşkta çok aciz hisseden bir kişilik olarak hissettirir kendisini okuyucusuna. Yazarın bu kitabı, kafa karıştıran bir yolda ne olduğunu bilmeden yürümek gibidir aslında.
Kitabı okurken sanki her defasında uyuyorum ve bir kâbusla uyanıyor ve uyandığımda bunları birilerine anlatıyor gibiydim. İlginç hisler uyandırdı bende. Belkide rüya değildi yaşadıklarım olayın tam da içindeydim. 
Sâdık Hidayet’i anlamak için bir defa daha okumak isterim. 
Hem ruhi, hem de fiziki olarak acılarını yüreğinde hisseden bir kahramanın üzücü ve yorucu hikâyesi…
Okuyunuz efendim
Sâdık Hidâyet / Kör Baykuş

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?