SATRANÇ

31-01-2021

Hitler ve Nazilerden kaçarak sürgün hayatı yaşadığı Buenos Aires’de yazılmış ve yayımlanmıştır. İntiharından önceki Nazizmi hedef aldığı tek kurmaca eseridir.
Ne kadar Gestapo ve Nazilerden kaçmayı becerebilse de ruhen onlardan kaçmayı becerememiştir.     
İlk baskısı 1942 yılında yapılmış ve sadece 250 adet olarak basılmıştır. 1944’de iseNew York’dayeniden yayımlanmış ve bu baskıdan sonra ünü dünyaya yayılan eser, Almanya’da 1.200,000’ü aşan sayıya ulaşmıştır. 
Zweig bu eseriyle anılarımızda acı çekmiş bir kişilik olarak kalacaktır. 
Gemi seyahatinde tesadüfen karşılaşan dünya şampiyonu Czentoviç ve eskiden avukatlık yapan Dr. B.’nin olağanüstü hikâyesidir. 
Czentoviç’in olağan bir hayattan dünya şampiyonluğuna kadar giden bu hikâyesinde Czentoviç satranç dışında cahil ve insanları hor görecek kadar kültürsüz bir kişiliktir olarak görülmektedir. Ancak satranç bilgisi dâhilik derecesindedir.
Kitabın 10. sayfasında Czentoviç’i daha iyi anlamanız açısındangüzel bir anlatım vardır:
‘’…bu dünyada bir zamanlar bir Rembrandt’ın, bir Beethoven’in, bir Dante’nin, bir Napoleon’un yaşadığı hakkında ufak bilgisi bulunmayan birinin kendini büyük bir insan sayması son derece kolay değil midir? Bu gencin dünyaya kapalı beyninde bildiği tek şey, aylardan beri hiçbir satranç oyununu kaybetmemiş olduğu ve dünyamızda satrancın ve paranın dışında daha başka değerinde bulunduğunu bilmediğinden, kendine hayranlık duymak için her türlü nedeni var.’’
Dr. B. ise Nazilerden çaldığı bir kitabın roman değil de satranç kitabı olduğunu anlayınca büyük bir üzüntü içerisine girer. Ama yapacak bir şeyi olmadığı için satranç kitabını okumaya başlar. Çünkü o otel odasına yerleştirildiğinde ne bir kalem ne de bir kâğıt almasına izin verilmiştir. Yapacağı tek şey yemek yemek, su içmek ve uyumaktır. Acı ile yaşadığı oda dışında yaşama dair yapabildiği tek şey sadece nefes almaktır. Belli bir süre sonra hamlelerine kadar ezberlediği ve öğrendiği kitabı uygulamaya başlar. Kurutmuş olduğu ekmek kırıntıları ile satranç figürlerini yapar. Sadece su içmenin ve satranç oynamanın dışında hiç bir şey yapamaz hale gelir. Hayat artık siyah beyazdan ibarettir. Ya siyah olacaksın ya da beyaz. Ya iyi ya da kötü gibi... Belli bir süre sonra bu takıntısı yüzünden hastalanır ve kendisine doktorlar tarafından‘beyin humması’ denilen hastalık teşhisi konulur. Tanı koyan doktorlar sayesinde yaşadığı işkencelerden kurtulur ve özgürlüğüne kavuşur.
Dr. B. hakkında:
Dr. B. Avusturyalı bir avukattır. Naziler tarafından, saray ve kilise çevresinden oluşan müvekkilleri hakkında bilgi edinmek amacıyla tutuklanmıştır. Toplama kampına götürülüp fiziki işkenceye tabi tutulmak yerine kapatılan bir odada psikolojik bir işkence maruz bırakılır. Amaç  ‘’Hiçlik duygusu!’’ yaratmaktır.
Yine kitaptan bir alıntı yaparak Dr. B.’nin bu psikolojik işkence hakkında düşüncelerini aktarmak istiyorum:
‘’Toplama kampında belki insan elleri kanayana ve ayakkabıların içindeki ayakları donana kadar el arabasıyla taş taşımak zorunda kalıyordu, iki düzine insanla berbat bir kokunun içinde, soğuktan donarak yatıyordu. Ama öte yandan insan, yüzler görebiliyordu, bir tarlaya, bir el arabasına, bir ağaca, bir yıldıza, herhangi bir şeye, ne olursa olsun, herhangi bir şeye bakışlarını dikebiliyordu,oysa burada insanın çevresinde hep o aynılıkvardı, hep o değişmeyen, korkunç aynılık vardı.’’  Shf: 41
İkisinin karşılaşması sırasında çok zekice hamleler yapan Dr. B. herkesi zekâsına hayran bırakacaktır. Oyunda dünyaca ünlü satranç şampiyonunu yenmiştir. Daha sonra bir turnuva daha gerçekleştirmek isterler, o sırada Dr. B. sırrını açıklar. 
Diğer gün oynanan oyunda Czentoviç Dr. B.’nin tutkusunu farkeder ve yavaş hamleler yapar, bu da Dr. B.’nin hata yapmasına ve psikolojik durumunun ortaya çıkmasına sebep olur. Dr. B. oyundan çekilmek zorunda kalır. 

Satranç, yazarının keyifle okunacak trajik bir hikâyesinin okurda derin izler bırakan başarılı bir kurmacasıdır…
Okuyunuz efendim
Stefan Zweig / Satranç

 

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?