BİR YASAK ÖMÜR BİR YASAK DÖNEM

10-05-2015

Nasıl bir giriş yapayım, ne diyeyim, nasıl anlatayım, bilemedim.

Sürgün ve yasak... Bu kelimelere çok aşinayız. Tanıyoruz biliyoruz. Bu kelimelerin anlamı bizim için çok şey ifade ediyor.

Hasrettir, özlemdir, sevdadır, yalnızlıktır, acıdır, öfkedir, af ediştir. Öyle çok içini doldururuz ki zamanla kelimeler anlamını yitirir. Belki de sadece yaşamak gerekir.

İşte bu haftaki konuğumuz 21 yıldır yasaklı, 21 yıldır sürgünde, 21 yıldır memleketine hasret olan eski DEP Milletvekilli Nizamettin Toğuç’tu.

 Bu hafta çok soru sorulmadı daha çok dinlendi. 90’ları dinledik. Biliyorduk, hiçbirimiz uzak değildik. Ama merakla dinledik.

Yaşadıklarını, yol arkadaşını yanı başında kaybedişini, toprağına gelmenin mutluluğunu anlattı.

Kaldığım yerden devam diyor. Aslında hiç bırakmamış.

“Yeni kuşak çok iyi... Bizim dönemimizin gençleri şimdi aktif siyasette ve çok başarılılar.

Yaş itibariyle daha gençler ve bizim siyaset yaptığımız dönemi yaşamışlar biliyorlar” diyor. Örnek veriyor “Selahattin Demirtaş bilgisiyle birçok kişiyi cebinden çıkartır” diyor.

“Bizim de amacımız desteklemek” diye de ekliyor.

Dönemi dinlemeye başlıyoruz. Mehmet Sincar’ın vefatını anlatıyor.

Türkiye’nin dörtlü çetesi diye tabir ediyor. Tansu Çiller, Mehmet Ağar, Doğan Güreş ve Ünal Erkan’ı. “Bölgede katliamlar yapılıyordu.  Faili meçhul cinayetler oluyordu. Köyler yakılıyor, halkın üzerinde korku yaratmaya çalışılıyordu. Böl-parçala-yönet politikası vardı.

Biz de o dönemde halkın yanında olduğumuzu hissettirmek için 7 parlamenter ve parti meclisi arkadaşlarla bölgeye Kürdistan ‘a gitmeye karar verdik” diyor.

“İlk Diyarbakır’a geldiğimizde partinin Genel Başkan Yardımcısı Habib Kılıç’ın kardeşi Nesimi Kılıç’ı gözaltına aldılar. Niye alıyorsunuz dediğimizde suçu var dediler Özel timlerin sembolü haline gelmiş Toros’a bindirdiler. Toros’un içinde bir kişiyi gördük. Rahmetli Mehmet Sincar arabadakini tanıyor musun dediğinde tanımadığımı anlayınca Zinar adında PKK itirafçısı olan Alaattin Kanat olduğunu söyledi. Köylüsü olduğunu birçok pisliğe karıştığını söyledi.  Nesimi’yi götürdüler hiçbir şey yapamadık. Ertesi gün Diyarbakır Emniyet Müdürlüğüne Nesimi Kılıç’ın akıbetini öğrenmeye gittik.  Emniyetin bulunduğu yerde yine itirafçı Alaattin Kanat’ı gördüm bir de Adil Timurtaş vardı. Emniyet Müdürü bahaneler üretti orda olmadığını söyledi” diyerek hatırlatıyor o günleri.

Ertesi gün Batman’a döndüklerini açıklıyor: “Belli programımız vardı. İlk gün taziye evlerini ve yaralıları ziyaret edecek. İkinci gün de esnafı, 3 gün bütün parti ve sivil örgütlerle birlikte ziyaretlerde bulunacaktık. Amacımız halka sizinle birlikteyiz beraberiz demekti” diyor.

O gün halkın yanında olduklarını göstermek için esnaf ziyaretinde bulunmuşlar.

Belki de meydan okumak istemişler devlete. “Halklayız korkularla sinmeyeceğiz, buradayız” demişlerdi.

Ve Elma Sokağında onlara pusu kurulduğu günü detaylı dinledik. 

Kendisinin yaralandığı Mehmet Sincar’ın da vefat etmesiyle sonuçlanan acı olay gerçekleşti. Anlatıyordu biz de birinci ağızdan dinlemenin etkisiyle pür dikkat kesilmiştik.

Çok şey anlattı...

Tarih sayfalarına geçecek acıları, verilen mücadeleyi ve şimdiki süreci değerlendirdi.  Gazetemizin diğer sayfalarında pür dikkat okuyacaksınızdır.

 Son olarak eklemek isterim devlet, asimile politikasıyla Kürt’ü yok edemeyeceğini anlayınca Kürt’ü Kürt’e kırdırma politikası uyguladı.

Ve belki de bunu en iyi şekilde başardı. Aslında devlet bize kendinin yapamadığı kötülüğü birbirimize yaptırarak istediği sonuca vardı.

İtirafçı da biziz, tetikçide biziz.

Bu yazıyı yazarken 90 temelinin yapı taşını oluşturan 80’lerin mimarı olan Kenan Evren’ in öldüğü haberini aldım. Belki de tam vaktiydi...

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?