BU DA BİR BABANIN FERYADI...

06-07-2018

Bir ay önce bu köşemde “Bir Annenin Feryadı” başlıklı bir yazı yazmıştım.

Bu yazıda şiddet gören ve feryat eden bir kadının çığlığını kaleme almıştım.

27 Mayıs 2018 tarihli yazımdan sonra Batman Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğünden yetkililer arayıp, şiddet gören anne ile ilgili harekete geçtiler.

Şiddet denince genelde erkek egemen toplumda kadının maruz kaldığı fiziki ve psikolojik şiddet hemen akla geliyor.

Gerçekten de kadına yönelik şiddet, yaygın bir toplumsal sorun olarak yıllardır süregeliyor.

Kadına yönelik şiddetle, bu güne kadar hem üyesi olduğum hak temelli sivil toplum örgütleri hem de basın kimliğimle mücadele ettim.

Her sebebi ne olursa olsun, kadına yönelik şiddet, asla kabul edilip meşru görülemez.

Genelde aile içindeki şiddetin mağduru da kadın olmaktadır.

Bu güne kadar onlarca kadına yönelik şiddet vakasına, görevim gereği şahit oldum.

Ancak bu kez sürekli adları şiddetle anılan erkek egemen sınıfı bireylerinden biri, her zaman mağduriyetle adı anılan kadınlardan biri yüzünden çektiklerini anlattı.

Bir annenin feryadını nasıl dinleyip, çığlığını köşeme taşıdıysam, bu kez de son derece samimiyetine inandığım mağdur bir babanın feryadını köşeme taşıyacağım.

Adını yazsam tahmin ediyorum ki Batman'ın yarısı kendisini tanıyor.

Bir annenin feryadı yazısında olduğu gibi mağdur kişinin ismini açıklamayacağım.

Sözünü ettiğim şahıs, bir kamu kurumunda çalışıyor.

Çocuklarına iyi bir gelecek kurmak için organik tarımla da uğraşıyordu.

50 yaşında olmasına ve bir kurumda çalışmasına rağmen ürettiği organik ürünleri bizzat ailesinin geleceği için yetiştirip, Batman’ın işlek caddesinde kurduğu tezgâhlarda satıyordu.

Gercüş ve Midyat bölgelerinde kiraladığı arazilerde yetiştirdiği ürünleri Batman’a üç tekerlikli motoru ile getirirken, bir uçuruma yuvarlanır.

Günlerce hastanede, yoğun bakımda, yaşama tutunma mücadelesi verir.

Kısmi felçli, beyinde hafıza kaybı yaşayarak şimdi hayata tutunmaya çalışıyor.

Çevreci ve iyi bir Mümin olduğuna inandığım, ailesine bağlı, dürüst bir insan olarak tanıdığım ve inandığım bu şahıs, kaza geçirdikten sonra adeta dünyası yıkılır.

Hem sağlığını büyük ölçüde kaybeder hem de bu süreçte kendisine destek olması gereken eşinden büyük bir darbe yer.

Eşi, kendisini böyle zor bir dönemde terk eder.

Canı gibi sevdiği biri beş yaşında olan çocuklarını da elinden alır.

Üstelik "şiddet uyguluyor, taciz ediyor, başka insanları da iğfal etti" diyerek, yalancı şahitler çıkararak, hasta haliyle onu cezaevine koymaya çalışır.

Mahkeme heyeti bu iftiraları araştırıp doğru olmadığını raporlarla ortaya koyunca bu kez boşanma davası açar.

Büyük bir acı içerisinde olan mağdur baba, kendisi ile karşılaştığım ilk anda başladı mağduriyetini bana anlatmaya.

Anlatmasının nedeni de eşinin kendisinden koparıp aldığı çocuklarına bir an önce kavuşmak istemesi.

Dertli baba,gözyaşları içerisinde bana yaşadığı mağduriyeti ve maruz kaldığı haksızlığı anlatırken, bunları yazmamı istedi benden.

Ben de tıpkı, geçmişte bir annenin feryadını  kaleme aldığım gibi, bu gün de bir babanın feryadını kaleme alayım dedim.

Mağdur babanın bu anlattıklarından sonra şunu da anladım ki bir insan, zalim olduktan sonra kadın ya da erkek olması, pek bir önem taşımıyor.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?