GEÇMİŞİ OLAN, GELECEĞİ OLMAYAN NAZLI ŞEHİR

14-06-2015

Bu hafta konuk almayalım dedik.

Ramazan’dan önceki son hafta sonu Batman Sonsöz Gazetesi olarak bir şeyler yapmaya karar verdik.

Önce başka yeri düşündük ama daha sonra Hasankeyf’e gitme kararını aldık.

Söz konusu Hasankeyf olunca mesele öyle gidip oturmakla olmaz, yazmak gerekir.

“Tarihiyle her dönem yaşamış antik kentimizi konuşturmak gerekir” dedi arkadaşlar. Bizim konuk almadığımız bu hafta sonu, bizi konuk alan şehirlerin pirini anlatalım dedik.

Şehirlerin piri Hasankeyf kim bilir ne aşklara tanık olmuş, her adımında her karesinin ayrı hikâyesi vardır.

Yaşam sunmuştur hiçbir karşılık beklemeden tüm cömertliğiyle… Dicle’nin kâh coşkun aktığı kâh kıvrıla kıvrıla ince ince aktığı sevdasıdır Hasankeyf.

Dili yoktur söylemez ama hüzündür. Dokunsan sahipsizliğine ağlar.  Dicle’nin kıyısında öylece kaderini bekler.

Sırtını sarp dağlara çevir, yüzünü Dicle’nin kıyısına dön sana tüm ihtişamıyla selam versin Hasankeyf.

Öylece çayını yudumla o da sana geçmişini ve şimdiki yalnızlığını anlatsın…

Ev sahipliği yaptığı ayrı dönemlerden bugüne gelene kadar farklı isimlerle anılmıştır.

Kaya anlamına gelen Keyfani kelimesinin 6 bin yıllık tarihi serüveni Hasankeyf olarak son bulmuştur. Geleceği olmayan bir şehirdir. O yüzden adıyla sadece tarih kokar.

Aslında gizli şehirdir, nazlıdır.  Sana tüm hikâyesini birden sunmaz. Dokunman lazım toprağına, taşına, keşfetmen lazım şehirlerin pirini.

Dicle Nehrinin yanında yalnızlığı ve hüznüyle duran Zeynel Abidin Türbesi bizi girişte karşılar.

“Sen bana sahip çıkmadın ben yine de ayakta duruyorum tüm ihtişamlığımla” der. Ne de güzel söyler.

Dünyada tek olan açılır kapanır taş köprüsünün izleri durur. Efsanelere konu olan çift merdivenli minare Hasankeyf’in sembollerinden biridir.

Hasankeyf’i karış karış yürümen lazım, arada durup koklaman lazım, eğer duymak istiyorsan kulağına ne fısıldıyor o zaman da dinlemen lazım.

Küsmüş medeniyetlerin diyarı bekliyor ona biçilmiş kaderini. Uçsuz bucaksız gökyüzüyle usul usul akan nehriyle, taşıyla, toprağıyla ben sana kucak açtım sen beni yok etmekle mükâfatlandırıyorsun (!).

“Daha beni tanımadan yok olmaya gideceğim. Tüm sırlarımla sular altında belki ben yine var olacağım ama sen beni bilemeyeceksin” diyor.

Hasankeyf’e gidin diyorum, geçmişi olan ama geleceği olmayan bu şehri içinize çekin.

Biz size bu hafta Hasankeyf’ten “merhaba” dedik. Oradan benden kalan bir kareyle de hoşçakalın diyorum.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?