HALKA DÜŞEN YAS, ACI, KEDER

14-10-2015

Evet, yine yasta olduğumuz bir zamandayız. Yine patlayan bir bomba, parçalanan bedenler...

Heyecanı olan, mutlulukları ve hayalleri olan insanların aniden vedasız ayrılışları.

Yine onların hayalleri ve umutları ekranlarda… Yüreğimizin en derin yerine dokunsun diye tekrar tekrar izliyoruz ve izlettiriliyoruz.

Çok değil birkaç ay öncesinden başka hayalleri uğurlamamış mıydık?

Onların arkada bıraktığı resimlerine ağıtlar yakılmamış mıydı?

Gülen gözleri canımızı yakmamış mıydı? Şimdi hayal meyal hatırlıyoruz onları, oysa gülen gözleri ne çok işlemiştik kalbimize.

Fark etmiyoruz ama bizler için ölümler normalleşiyor. “Katliam gibi ölüm” diyoruz oysaki bu ülkede ölümler sıradan normal bir hal almış durumda.

Ankara’da yaşanan vahşeti kaç gün konuşacağız? Sonra ne değişecek? Biz unutacağız isimlerini, yüzlerini…

İnsanlar ölüyor, hesabını kim verecek.

Siyasilerin, parmaklarını birbirlerine karşılıklı uzatarak “suçlu sensin” demeleri işi çözmüyor.

Onlar birbirleriyle kavga ederken insanlar ölüyor.

Bu katliamlar 1 Kasım’da son bulacak mı? Yoksa yenileri mi olacak?

Nedir, ne olacak kestiremiyor insan ama görünen o ki ölümler bu topraklarda hep kol gezecek. En beklenmedik ve en hain şekilde.

Bir ülkenin başkentinde yüzlerce kişinin ölümüne ve yüzlerce kişinin yaralanmasına sebep olan bir patlamanın ardından hangi yollar izlenmeli diye düşünüyorum.

Çağdaş demokratik ülkelerde derhal istifalar verilir. Fail ve failin arkasındaki güç odakları bulunur. Ve böyle bir vahşet, ülkenin tarihinde kara bir leke olarak tekrarlanmamak şartıyla kalır.

Bizim ülkemizde siyasiler ekranları kaplar, her gün demeçler verirler. Kendilerince karşı tarafı suçlayan konuşmalarını dinleriz.

Sonuç mu? Sadece siyasiler konuşur. Sonuç olmaz. Çünkü her an yeni ve daha büyük bir acı yaşanabilir.

İşte yine kara günlerden geçiyoruz.  Yine halka düşen, yas, acı, keder. Halkın talebi bu olayların altındaki neden bulunup faillerin cezalandırılması.

Yüreklere az da olsa su serpilmiş olacak. Askıya alınıp üstü örtülürse bu tür katliamlar her daim yaşanacak.

Daha bu katliamın etkilerini üzerimizden atmamışken milli maçta yaşanan protesto için nasıl bir değerlendirme yapılır bilemiyorum.

Hayatlarını kaybedenler için bir dakikalık saygı duruşu yapılmak istendi. Saygı duruşuna, ıslık ve tekbir seslerinin birbirine karıştığı protesto, damgasını vurdu.

Neyi protesto ediyorlar, ölenleri mi? Yoksa saygı duruşunu mu?

Ölenlere bile saygımız yokken yaşayanlara nasıl saygı bekleriz o da ayrı bir soru.

Ne diyelim, böyle acıların yaşanmamasını dileyerek hoşçakalın…

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?