HASANKEYF HALKININ TUTUMU

04-09-2014

50 yıllık bir baraj projesi tehdidi altında yaşıyor Hasankeyf halkı.

Bu gidişle 10 bin yıllık kadim bir tarihi miras ile birlikte evleri bahçeleri, mezarlıkları her şeyi sular altında kalacak Hasankeyflilerin.

Tüm değerlerinin su altında kalmasına karşılık evleri, cüzi bir parayla kamulaştırılacak.  Aldıkları evlerin karşılığında onlara, TOKİ’nin şimdiden dökülen derme çatma binalarını 90 ile 120 bin Tl arasında satacaklar.

Bu haksızlığa karşı Hasankeyfliler de bir karşı duruş sergilemiyor, kaderine razı olmuş görünüyorlar.

Aylardır bu tartışmalar yapılıyor ancak Hasankeyfliler hak arama noktasında her zamanki gibi birlik olamadılar.

Her kafadan bir ses çıktı.

Bu süreçte iki seçim yapıldı, seçimleri bile fırsata dönüştüremediler.

Her iki seçimde de kendilerini mağdur eden iktidardaki partiye oy vererek ilçede birinci parti yaptılar.

Bu da kamu görevlilerinin ve iktidar partisinin elini daha da güçlendirdi.

Konut ve kamulaştırma noktasında halk mağdur edilmektedir.

Önce TOKİ konut satış fiyatlarını yüksek tuttu sonra da lütufmuş gibi %30 indirim yaparak halka cazipmiş gibi bir hava oluşturdu.

Sonra da Hasankeyfliler ikna olarak çoğu konut için başvuruda bulundu.

Böylece baraj kapaklarının kapatılmasının önündeki bir sorun daha ortadan kaldırılmış oldu.

Elbette Hasankeyf halkının bu gün bu duruma düşmesinin sorumlusu birinci derecede Hasankeyfliler değildir.

50 yıldır Ilısu Barajı tehdidi ile Hasankeyfliler hep ezildi, hırpalandı ve mutlu bir gelecek kurmaları engellendi.

Bu acı gerçeğin tanıklarıyız hepimiz. 50 yıldır asıl amaçları, Hasankeyfliyi göçertmekti.  Bu kadim kent itibarsızlaştırıp insansızlaştırılarak daha rahat sular altında bırakılması hedefleniyor çünkü.

Bu politika ile şu ana kadar başarılı oldular.

Türkiye’deki tüm ilçeler arasında 91 yılık Cumhuriyet döneminden bu güne kadar nüfus ve gelişmişlik bakımından en gerileyen ilçe Hasankeyf olmuştur.   

Önce 1. derece sit alanı deyip antik kentin konut alanında gelişimi önlendi.

Sonra da teker teker geçim kaynakları elinden alınmaya çalışıldı.

Dicle kenarındaki kum ocaklarında hamallıkla geçim sağlayanların işini elinden almak için Dicle nehrinde devasa kum işletmelerine ruhsat verildi.

Pes etmeyip mağaralarda turizm işletmeleri açılarak, yeni geçim kaynakları yaratılarak Hasankeyf’te turizm alanında bir canlılık sağlandı.

Turizmin gelişimini de engellemek için yıkım tehlikesi var deyip mağaraları ve Dicle nehri kenarındaki çardakları turizme kapatıldı.

Hal böyle olunca baraj yapımı için meşru zemin yaratıldı.

Bu gidişle bir seneye kalmadan Hasankeyfliler yeni yerleşim alanına taşınmış olacaklar.

Hasankeyf ile ayni kaderi paylaşmış yerleşim alanlarına baktığımızda Hasankeyflilerin geleceğinin şimdiki şartlardan kat be kat daha da kötü olacağı kesindir.

Çünkü baraj, hiçbir geçim kaynağı bırakmayacak kendilerine.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?