İNSAN VE GAYESİ

05-05-2020

Eğer insanın tabiat ötesi hevesini,  gayba inancını,  ideal ihtiyaçlarını kaldırırsak; bunu yaptığımız an kendiliğinden kaçınılmaz biçimde bayağılaşma ve çöküşe maruz kalırız. Bu kesin bir kaderdir.
İLİM; Hayat muammasını, varlığın anlamını ve insanın misyonunu çözme görevini ve hakikati araştırmayı bıraktığında,  bunun neticesi şu kaçınılmaz sonuçtur. Hakikati gerçekliğe, güzelliği faydaya, iyiliği yüceliğe, ilerlemeyi istikrara, mutluluğu memnuniyete, kemale ermeyi faydalanmaya, gitmeyi var olmaya feda ettiği an,  O ilim artık  paranın  hizmet  karı  ve gücü doğuran unsurdur.  Alim’de  değeri para ve ücretle belirlenen insani donanım ve gücün amelesi olur. Çünkü yaptığı iş para cinsinden bir iştir. Sanatta, eğlencede boş vaktin esiri, ikisi de bayağılıktır.
An, bu andır. Anı değerlendiren, anı Allah’ın rızasına göre şekillendiren,  kurtuluşa,   ebedi  saadete  erendir. Geçmişten ders almak, geleceği şekillendirmek bizim irademizdedir.  İfrat ve tefritten kaçınarak sırat-ı   müstakim de(doğru yolda)   vasat ümmetin nitelikleriyle hayatımızı kurgulamalıyız. Resulümüz Hz. Muhammedin örnekliği en güzel hayat tarzıdır. Şahsiyet, yaşama biçimi, tefekkür, konuşma, düşünme, iman, insanlığımızın nitelikleri ve sınırını Allah’ın Resul adıyla insanlığa tanıttığı yüksek numuneye göre inşa etmemizdir. Var olduğumuz halde kalmamamız, aksine olmamız gerektiği şekilde kendimizin gereği söz konusudur. Muhammedin öğretmen, Kur’an-ın  kitap olduğu bir okulda nesli eğitmek gerekir.  ‘’…Bu gün (kıyamete kadar hiçbir değişim ve düzeltmeye ihtiyaç bırakmayacak mükemmel bir inanç sistemi ortaya koyarak, bütün çağlara ve toplumlara uyarlanabilecek temel prensipler belirleyerek) Dininizi kemale erdirdim;(böylece) size nimetimi tamamladım ve size din olarak İslam’ı / Allah’a teslimiyet yolunu benimsedim.’’(Maide suresi;3.ayet)
Allah(c.c.) ideal, aşkın, üstün, Muhammed B.Abdullah’ı seçmesi  ve yetiştirmekle insanlara kendilerini böyle yetiştirmelerini göstermiştir. Resul sevgisi, Allah sevgisinin habercisidir. Allah’ı sevmenin ispatı Resulü izlemektir. ‘’Deki; Eğer Allah’ı seviyorsanız, beni izleyin ki Allah sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın.’’(Al-i imran; 31,ayet)  Allah’ın ahlakı ile ahlaklanın veya Resulün  ahlakıyla  ahlaklanın. Yani kendi sıfatlarımızı,  Allah’ın   Resulündeki  tecellisine göre inşa etmeliyiz. Kendimizi bu yüksek numuneye göre yetiştirmeliyiz. Tabii ki bu yolda ve bu yönde her kes sahip olduğu yetenek ölçüsünde, kendisi için hazır bulunan şartlar oranında, başarı ve konumlarına göre o yüksek modele yaklaşır. İstediği yolu bulamayanlara karşıda yükümlülüğümüz vardır. İnsan hep kanıtlamıştır ki; Ne zaman hakikat O’na aşikar olmuşsa ve doğru  yolu  bulmuş sa ,  O’na ‘ asla ilgisiz kalmamıştır.
Bu günkü hal: Günümüz insanın bozulduğunu, Kalplerin küfürle paslandığını,  şehvet, haz ve maddiyat uğultusuyla, kişinin Hakkın nidasına ve hakikatin çağrısına mecal bırakmadığını haykırmaktadır. Yani hem insanın, hem de dinin iflasının ilanı!
        O halde ne yapmak gerekir?
‘’Resulümüzün ümmetinin Ulaması, İsrail oğullarının peygamberinden üstündür.’’ Sözü sadece sıradan bir övgü değildir. Burada bilginlerin misyonunun  tayini ve toplumda omuzlarında taşıdıkları sorumluluğun türü söz konusu edilmektedir. Bilinçli  Alimlerin  ağır misyonu burada ortaya çıkmaktadır. Çünkü hakikatte Allim, elinde tutuğu emaneti korumak için, tarihin zorunlu ve doğal  seyrine  karşı  savaşmalıdır.  Bu işi yaparken hem tarihi tanımalı, hem de kendi çağını, ham de olması gereken dinini. Yoksa bu dini tebliğ etme ve yayma adı altın da :  Onu  tahrif edebilecek, özünü başkalaştırabilecek, Milli gelenekler, adap, adetler, yerel inançlar, hurafeler, dine girmiş yabancı ve sahih olmayan kültürler, kadim ilimler ve cahiliye felsefesini DİN adıyla halkın sofrasına koyabilecektir. Bundan beslenenlerde dinden hastalanmış olacaktır. Ondan yemeği reddedenler ise, din den   Mahrum   kalacaklardır. Ya felsefi ve ruhsal cinnete yakalanacaklar, ya da   hayvani  hayatın aptallığına ve tüketim tapınmasına.
İslam dini ile yeni nesil arasındaki engeller kaldırılmalı. İnsanımız bizzat kendisi Kur’an-la tanışmalı, Allah’la konuşmalı. Allah’ın mesajından, Allah’ı, yaratılış gayesini, sorumluluğunu ve sonunu öğrenmeli, hayatını ona göre tanzim etmelidir. İşte Allah’ın mesajı ‘’ İşte şu kitap,(toplum ve bireyin temel hayat prensiplerini belirleyen bu ilahi yazgı var ya) Kendisinde hiç şüphe yoktur.(İnsan aklını şüpheye düşürebilecek hiçbir çelişki, eğrilik, tutarsızlık yoktur onda, öğleyse gönlünü aç içtenlikle oku : okudukça   göreceksin ki, bu sözler Allah’tan gelen hakikatin ta kendisidir. Her türlü fenalıktan sakınan, doğruya ve güzelliğe ulaşmayı arzu eden o) Takva sahipleri için (bir kılavuz, bir yol gösterici,) bir hidayettir.’’(Bakara suresi;2.ayet) .      ‘’De ki; hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?(Bunu) ancak temiz akıllı olanlar anlar.’’(Zümer suresi;9.ayet)   
  İnsanımızı bu yönde bilgilendirmek ve bilinçlendirmek her müminin vazifesidir. Allah(c.c.) bizleri kulluk bilincine  sahip ,  yaratılış  gayesine uygun yaşayan müminlerden etsin. İnşallah. Selam ve dua ile.

 

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?