İNSAN VE SORUMLULUK

05-12-2019

İnsanı diğer yaratıklardan ayıran özelliği aklıdır. Akıl nimeti insana seçme yetkisi verir. 
İyi ve kötüyü seçmek, faydalı ile zararlıyı tespit etmek akıl sayesinde mümkündür. 
Aklı, yerinde ve zamanında kullanmakta önemlidir.
Dünya hayatı iyi ile kötünün rekabetidir. Bu rekabet insanları birbirine düşürür.
Neticede hak ve batıl ortaya çıkar. İradeli varlık olan insana seçme yetkisi verilmiştir. 
Bu seçimde insanın yaratılış gayesi ve Allah’a karşı sorumluluk bilinci, kendine, topluma sorumluluğu önemlidir. Kalbi dağınık olanın sorumluluk bilinci gelişmemiştir. 
Neye?
Neden? İnandığının farkında değildir. 
Farkındalık Allah’a kulluk bilinciyle alakalıdır. 
Allah’ın mesajı kurandan uzak olan, kulluk bilincin den uzaktır. 
Sorumluluktan da yoksundur.
İnsanın iki seçeneği vardır. Ya Allah’a kul olacak, ya da şeytana. 
Burada insanın sorumluluğu devreye girer. 
Allah’a iman eden, aklını Allah’ın emir ve yasaklarına göre kullanarak hayatını tanzim eden insan; kendine, Allah’a ve çevresine karşı sorumluluk bilincinde olandır. 
Yüce Rabbimiz Kur’an-ı keriminde bunu şöyle bildiriyor;
“Siz ey iman edenler; Allah’a karşı sorumlu olduğunuzu bilin! Şimdi her kes(kendisine) malum olmayan bir yarın için ne hazırladığına baksın ve (bir kez daha) Allah’a karşı sorumlu olduğunuzu bilin! (Haşr Suresi 18.ayet).Sorumluluk bilincinde olmayanları Rabbimiz şöyle belirtiyor. ‘’Aman ha, şu kimseler gibi olmayın ki; Onlar Allah’ı unuttular. Allah da onlara kendisini unutturdu. İşte onlar, evet onlardır fasık olanlar” (Haşr Sresi 19 ayet) 
Bu ayetler ışığında kendi durumumuzu düşünelim.
Hayatımızı gözden geçirelim. 
Biz akıl nimetinin hakkını vererek sorumluluk bilinciyle, Allah’a kul olma endişesi ile mi yaşıyoruz? Yoksa şeytan ve nefsimize tabi olarak, gelecek endişesi taşımadan hayatımıza devam ediyoruz. Sorumluluk bilinci taşımayan insan, kendisine yabancılaşır. 
Giderek kendisiyle kavgalı hale gelir. Psikolojik rahatsızlığa yakalanır. Kendini unutandan, kendisine şah damarından daha yakın olan Allah’ı hatırlaması mümkün değildir. İnsanın kendinden uzaklaşması aynı zamanda Allah’tan ve toplumdan uzaklaşmasıdır.
İnsanın Allah’ı unutmasından Allah zarar görmez. 
Sorumluluk bilincini kaybeden insan zarar görür. 
Hep kayıptadır. 
Bu insanın münafık olmasıdır. 
Münafığın sonu ateştir. 
“Allah, iki yüzlü erkeklerle, iki yüzlü kadınlara ve inkarı açıkça ortaya koyanlara, içinde daimi kalmak üzere cehennem ateşini vaat etmiştir. 
Odur onların payına düşen. 
Zira Allah onları rahmetinden dışlamıştır. 
Dolayısıyla onların hakkı kalıcı bir azaba mahkûm olmaktır” (Tevbe Suresi; 68.ayet).
Kişi kendisinin şahidi olacaktır, mesajını da idrakten uzak tutmamak gerekir. 
“O ceza gününde; dilleri, elleri ve ayakları, yapıp ettikleri hususlarda aleyhlerine şahitlik edecektir” (Nur suresi;24.ayet)
Sorumsuz insanın toplumdaki rolü; ailesi, akrabalarıyla ilişkisi, tutum ve davranışları, kıskançlık, açık arama, laf getirme, götürme, felaket tellallığı üzerine şekillenir.
Kişinin bu davranışları, çevresinde kin ve nefret duyguların oluşmasına, çatışma ortamına davetiye çıkarır. 
Bu günkü toplum; uzlaşı, birlik ve beraberlikten yoksundur. 
Bunun da kaynağı, toplumu oluşturan bireylerin sorumluluk duygu ve bilincinden uzak hayatı tercih etmeleridir. 
Saygınlığın gerçek kaynağı Allah’tır. İnsan saygınlığını Allah’tan alır. 
Allah’tan kopan, saygınlığından kopar. 
Onurluluk sorumluluktur. 
Sorumluluk takvadır.
Dostlar; düşünelim, bizler yaratılış gayemize uygun sorumluluk bilincine sahip miyiz?  Allah’a karşı, kendimize karşı, çevremize karşı sorumluluğumuzu gereği gibi yerine getirebiliyor muyuz? Kur’an-i bakışla düşünelim. 
Durumumuzu değerlendirelim. 
Her anımızın kayıt altına alındığını, bu kayıttan hesaba çekileceğimizi hep aklımızda tutalım ki, sorumluluk bilincine sahip olarak anımızı, hayatımızı yaşayalım.
Ahiretimizin cennet olmasına  gayret edelim inşallah. Selam ve dua ile

 

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?