İNSANIN KENDİNİ BİLMESİ

İNSANIN KENDİNİ BİLMESİ
03-09-2021

Her kes dünyayı tanıdığı biçimde yaşar. İnsanın kendini bilmesi, kendi başına bağımsızlığına sahip olması ideolojisinin bilinciyledir. İdeoloji insanın kendini bilmesini ve bilinçli toplumu inşa eder. İnançsız nesilde yeni bir bilim oluşturmak, bilim adamının ürettiği kültür İslam’ı değil, mücahidin geliştirdiği ideolojik İslam’ı getirmeliyiz. Bu da avamın geleneğinde değil, Ebuzerin idealindedir. Bütün şuurla imanı iyice öğrenir ve yaşarız kendini bilen bilinçli Müslüman oluruz. Bilinçli Müslüman Tevhid ve şirk şuurunda olandır. Bu gün dinin anlatımında geleneksel süslemeler dinin parçası olmuştur. Bu özü zedelemekte, anlaşılmasını zorlaştırmakta, hatta bazen gerçeğin yerini almaktadır. Uyanış; bir neslin gelenekten uzaklaşıp Kur’an-i bilgiye ulaşmasıdır. Bu sayede insanın kendini bilmesi gerçekleşecektir.
Dünyanın gidişatı: İşlerin muazzam geliştiği, fakat kişilerin hayatında gelişme yok. Teknoloji insana muazzam güç kazandırıyor. İnsan bu gücü nasıl kullanacağını bilmiyor. Teknoloji belirleyici değil. Elektrik ne yapacağımızla ilgilenmez. Cenneti veya cehennemi kazanmak bizim elimizde. Araçlar amaçların önüne geçti. Teknolojiyi kullanan kişiyi, zihnini, dünyayı, hakikati, gerçek algılama biçimlerini dönüştürdü. Teknolojiyi felaket haline getirdi. Örneğin nükleer güç. Diğeri Twitter la insan metamorfoze oluyor. Düşünen insanın yerini oynayan insan alıyor. Görme melikelerini, yaşama duygu ve zevklerini yitiren, görüneni bile görmeyen, kendisiyle kedi fare oyunu oynayan, duyarsızlaşmış makine insan. Tanrının da insanında karikatürize  olması, insan ruhunun yitirilmesi, mekanikleşmesi. 
  Dünyayı üç büyük felaket tehdit ediyor. Nükleer savaş, iklim değişikliği, özellikle yıkıcı teknoloji yapay zeka ve biyolojik teknoloji. Bu sorunların temel nedeni insanın tanrılaştırılması,  araçların amaçlanması. Niceliğin hükümranlığını ilan etmesi. Bunların nedeni modernliktir. İnsanın yaratılış gayesinden uzaklaşmasıdır. Bilgiyi güç edinmesidir. Allah’ın yerine bilgiyi koymasıdır. Yanlış soruya doğru cevap aramak trajedidir. Bu günkü tedavi yöntemi hastayı öldürmektir. Sözün özü: Rabbini tanımayan insanlık haddini bilmeyerek ontolojik yok oluşa mahkum dur.
  Son Yüz Yıl imha ve ret çağıdır.İblisleşmiş insanlar dünyayı ele geçirip sevk ve idare etmek istiyor. Projeleri:  dijital insan,Cihazlaşmış, düşünmeyen insan oluşturmak. Bu deccal bilgisayar olacak. Hayatın akışı değişecek. İlk denemeleri Covid/19 virüsü. İnsanları korku, endişeye sevk ederek hayattan dışlamaları, HES’leyerekJihp takar hale getirip, istedikleri gibi sevk ve idare etmeleri. Toplum itikat sahibi değilse sorumluluk hissetmeyecek. Aydınlar fikri kılavuzluğu ve yükümlülüğü üslenmekten kaçınarak gücün ve paranın hizmetine girmekte. Mevcut durumun nasıl olması gerektiğine bilinçli iman sahipleri karar verir. Bu şartlara sahip olmak içinde iman sahiplerine Kur’an-ı Kerimin nazil olması gerekir. İman; gücü ve sultayı alaşağı eder. Zayıf bireyin kalbinde kudret ve güç merkezine dönüşür.
  Tevhit ve şirk: Tevhit insana hikmet ve mizan bahşeder. Şirk: insanı aslından uzaklaştırıp köleleştirir. İman, amel, bireysel ilişkilerin temeli tevhittir. Tek ilkedir. Tevhidi bilmek şirki anlamakla mümkündür. Bütün peygamberler tevhidin hayat tarzı haline gelmesi ve şirkle mücadele için görevlidirler. İbrahim Resul tevhidin sembolüdür. Tevhidi özümlemek için İbrahim Resulün mektebinden mezun olmak gerekir. Habil ile kabilin ana, baba, hayat şartları ve dinleri bir olmasına rağmen, hayat tarzları ve anlayışları farklıdır. Bu farklılık zıt iki kutba dönüşür. Kabil: insanlığın tekelci, bireyciliğin temsilcisidir. Habil: eşitlik, kardeşlik, insanlığın birliğinin temsilcisidir. Habil’in itikadı Allah’a tevhidi inanca bağlıdır. Kabilin dini, kendi çıkarlarını ve heveslerini meşrulaştıran araç haline getirmesi, dine çıkarını temsil ettiği sürece inanması, Allah’ın Habil’in lehine hükmettiğini görünce, bu hükme sırt çevirmesi şirkin oluşumunu getirmiştir. Tevhit ve şirk iki zıt kutuptur. İnsanın kendini bilmesi Tevhit ve şirkin bilincinde olmasını gerektirir.
  Günümüzde Karun’un temsilcileri Firavun, Belam Bauralar kendilerine üst akıl unvan-ı veren para babalarıdır. Şahsi menfaat ve tekelcilik üzerine kurulan düzendir. Bu düzene karşı Tevhidin insanların gönül ve hareket merkezi olması için, Allah’a kulluk bilincinin oluşması ve hayat tarzı haline gelmesi müminin gaye ve vasfıdır. İslam: ademden günümüze kadar gelen tek tevhit dinidir. Tevhit insanların birbirine tapmalarını önler. Tevhit Allah’a kul olmaya çağırır. Tevhit yeryüzüne hakim olmadan insanlık huzura kavuşmaz.
  İnsanın kendini bilmesi :Tevhit inancını özümsemesi, şirke karşı durması, fıtratına uygun yaşamasıyla mümkündür. ‘’ imdi sen, varlığını her tür sapmadan uzaklaşarak tümüyle doğru ve asıl dine, Allah’ın insanlığın özüne yaratılıştan nakşettiği fıtrata çevir,(fıtrat, insanın yaratılış amacını gerçekleştirecek donanıma ve alt yapıya sahip olmasıdır.)(ta ki) Allah’ın yarattığında olumsuz bir değişme olmasın. İşte, değerlere dayalı gerçek dinin (amacı) budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.’’(Rum suresi;30.ayet). Fıtrat hanif dinin esasıdır. Yani insanlığın değişmez  değerlerinin kendisinde neşet ettiği saf din fıtridir, ontolojiktir. Resul Muhammed her doğan fıtrat üzere doğar. Ebeveyni onu Yahudileştirir, hırıstiyanlaştırır, mecusileştirir. İnsanın kendini bilmesi ilahi formad fıtratın farkına varış tecrübesidir. Küfür, şirk, dalalet, nifak gibi manen ve aklen düşüş kategorileri ise, fıtrattan uzaklaşması, dolayısıyla kendinden uzaklaşması anlamına gelir.
  İnsanın kendini bilmesi, aracının her türünden yüz çevirip ‘’ Yalnız O’na yönelerek O’na karşı sorumluluk bilincinde olun; ibadet ve duanızın istikametini doğrultun, asla O’ndan başkasına ilahlık atfedenlerden olmayın!’’(Rum suresi;31.ayet) ‘’ (Birde) şunlardan olmayın ki, onlar dinlerini paramparça ettiler de(bir birlerine karşıt) taraftarlar haline geldiler,(artık) her hizip kendi elindekiyle övünmekte.’’(Rum suresi;32.ayet).  Fıtrattan uzaklaşma sorumsuzluk anlamına gelir. İstikameti sapan doğru adresini şaşırarak kula ve eşyaya kul olarak onursuz bir duruma düşer. Bu duruma düşmemek için; doğrudan doğruya Kur’an-a yönelerek, Allah’ın mesajını hayat tarzı haline getirmek gerekir. Allah cümlemizi kendini bilen, Allah’a yönelen, Allah’a karşı sorumluluk bilincinde olanlardan eylesin! İnşallah! Selam ve dua ile.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?