KIYTIRIK BİR HEDİYENİN DEĞERİ

20-02-2018

Çevre ve hak temelli mücadelem, yaşamıma çok şey kattı diyebilirim.
Her şeyden önce dünyaya bakışımda ciddi bir değişim yaşandığını fark ettim.
Bir de inanılmaz derecede değerli dostluklar edindim.
Ülke içi ve dışından edindiğim birçok dostla, kardeş hukuku ile bağlıyız birbirimize.
Çünkü hepimiz aynı amaç ve aynı değerler için mücadele ediyoruz.
Ortak noktalarımız, dostluğumuzu değerli kılıyor.
Bu değerli dostlarla nerede olursak olalım sürekli iletişim halindeyiz.
Size, çevre mücadelesi esnasında tanıdığım bir dostumla anımı anlatacağım. 
Yaz aylarında, Almanya’nın Bremen Kentinden derneğimize, staj yapmak için geldi, iki ay Batman’da kaldıktan sonra ayrılacağı akşam Hasankeyf’e gitmek istediğini söyledi.
“Hasankeyf sular altında kalmadan son kez görmek istiyorum” dedi.
Akşamüstü Hasankeyf’e gidip gece geç saatlere kadar antik kenti dolaşıp nehir kenarındaki tahtlarda oturduk.
O an Hasankeyf hatırası bir hediyeyi alıp arkadaşıma vermek geldi aklıma, ama ne yazık ki gecenin o saatinde hediyelik eşya satan hiçbir dükkân açık değildi.
Hediye bulamadığım için üzüldüğümü görünce, hediyelik eşya satan dükkânlarından birinin kapısındaki çiviye bağlı bir dokuma ipini işaret ederek “ne kadar güzel bir ip” dedi.
“Bu ipi hem sizin hem de Hasankeyf’in bir hatırası olarak bana verirseniz çok mutlu olurum” dedi.
Başka bir hediye bulma şansım olmadığı için ipi dikkatlice söküp arkadaşıma verdim.
O kadar mutlu oldu ve içten teşekkür etikti ki çok şaşırdım.
Bu hareketini ben üzülmeyeyim diye yaptığını düşünmüştüm o an.
Ancak aradan iki sene geçtikten sonra Almanya’ya gittiğimde ilk karşılamada fark ettim ki Hasankeyf ve benim adıma verdiğim o ip, bileğinde takılı duruyordu.
O an çok sevinmiş, duygulanmış ve “o elinizdeki ip bana tanıdık geliyor” demiştim.
“Evet,  o değerli hediyenizi elimde taşıyorum” dedi.
 Değerli dediği ip, Hasankeyf’te hediyelik eşya satan bir dükkânın kapısındaki paslı çividen söktüğümüz maddi olarak sıfır değerde kıytırık bir şeydi.
Ama onun gözünde kıymetli bir altın ve mücevher gibi değerliydi.
Aslında bu değer, o hediyeye değil, benimle olan dostluğuna ve Hasankeyf’e verdiği değerdi.
Elbette bu anıyı durup dururken anlatmadım.
Toplumumuzdaki hediyeleşme ve hediyenin önemine dikkat çekmek için anlattım.
Ne yazık ki hem hediyeleşmenin önemi hem de hediyenin değeri ile ilgili toplumsal anlamda büyük bir eksikliğimiz var.
Hediyeleşme kültürü yeteri kadar toplumumuzda önemsenmediği gibi, hediyenin değeri de bazen başka şeylerin arka planında kalabiliyor.
Hediyeleşme gelişmedi derken eşler ve sevgililer arasında, özel günlerde alınan hediyelerden söz etmiyorum.
Birbirine değer verip, dostluk ve arkadaşlık adına hediyeleşenlerden söz ediyorum sadece.
Hiç karşılık beklemeden ve hediyenin değerine bakmadan yapılan hediyeleşmeden söz ediyorum.
Bu yazıyı okuyanlar kendilerini bu çerçevede bir süzdüklerinde eminim ki çoğu, yaşamı boyunca değer verdiği kişiye değerini anımsatmak ve pekiştirmek adına hiçbir girişiminin olmadığını öğrenmiş olacaktır.
Bir de aldıkları hediyeleri önemsememe gibi bir anlayış da ne yazık ki toplumumuzda mevcuttur. 
Oysa her bir dost ve arkadaştan yürekten gelen bir hediye, benimle dostumun arasındaki gibi kıytırık bir ip parçası bile olsa en büyük ödülmüş gibi görüp anlam kazandırmak lazım.
Bu anlayış toplumda hakim olursa insanın da, dostluğun da, arkadaşlığın da değeri artmış olur.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?