MANASTIRIN KAYIP ÇANI NEREDE?

04-05-2020

Gazetecilik serüvenime 1989 yılında ilk başladığımda ilk haber konum Batman il genelindeki tarihi eserlerin içinde bulundukları durumdu.
Hem tanıtımlarını yapıyor hem de korumasızlığı, önemsizliği ve yok oluşlarına haberlerimde dikkat çekiyordum.
Bu eserlerden biri de Beşiri İlçesi Ayrancı Köyü’ndeki Markirya Kos Manastırı’ydı.
Manastırı haber yapmak için Batman-Siirt Karayolunun Kıre Dağı güzergâhından köye kadar yürüyerek gitmiştim.
Elimdeki zenit marka fotoğraf makinesi ile köylülerin meraklı bakışları arasında onlarca fotoğraf çektim.
O dönemlerde bir muhabirin yok olma tehdidi altındaki bir tarihi eserin koruma altına alınması için çaba sarf etmesi ciddi bir riskti.
Ben bu riski aldım ve defalarca manastırla ilgili haberler yaptım.
Ta ki Diyarbakır Anıtlar Müdürlüğü’nden bir heyet gelip bu tarihi eseri tescil edip kayıt altına alana kadar.
Arkeolog ve sanat tarihçilerinden oluşan heyet görüşlerime başvurmak için tespit çalışmasına davet etmişlerdi beni de.
O gün inanılmaz derece heyecanlanmıştım.
Manastıra bu kez yürüyerek değil bizzat Devletin resmi plakalı aracı ile gitmiştim.
Benim de hazır bulunduğum uzun süren incelemelerin ardından tescil işlemi tamamlanıp manastır güya resmen koruma altın alındı.
Güya diyorum çünkü 2015 yılına kadar benden sonra da Batman’daki basın mensubu arkadaşlarım defalarca haber yapmalarına kadar manastırda tahribat devam etti.
Nitekim manastır resmen koruma altına alındı, turizme kazandırılması için restorasyonuna başlandı.
Manastırda 4-5 yıldır çok yavaş giden bir temizlik ve restorasyon çalışması var.
Elbette tarihi mekânlardaki kazılar ve restorasyonlar çok özenle ve titizlikle yapılmalıdır.
Ancak aldığımız bilgilere göre Morkıryakos yerleşkesinin3 bin metreye yakın alanı halen gün ışığına çıkarılmamış.
Bu gidişle çalışmalar belki 10 seneyi bulur.
Yukarı Mezopotamya’da Süryani inancının en önemli merkezlerinden birisi olan Mor Kiryakus Manastırı, geniş avlusuyer altı katıyla birlikte 3 katlı bir yapıdan oluşmaktadır.
Kazı ve restorasyon çalışmaları ilerledikçe eşsiz mimarisi ve taş kemeri ile ne kadar önemli bir tarihi eser olduğu şimdiden fark edilmektedir.
Bu eserin bulunduğu alanda kazı ve restorasyon çalışmaları sürerken, diğer bir yandan 80 yıl önce ait olan tarihi el yazmalı kitaplar, muhteşem giriş kapısı ve 200 kiloluk çanın nerede olduğu da araştırılmalıdır.
Yani restorasyon ve kazılar tek başına 80 yıl önceye kadar ibadete açık olan bu eseri turizme kazandırmaz.
Elbette 80 yıl önceki haline göre bunu donatmak ve işlev kazandırmak mümkün değildir.
Ancak başta kayıp çan olmak üzere manastıra ait diğer eserlerin peşine şimdiden düşmek gerekir.
Mardin ve İstanbul’daki Hıristiyanlar, hatta Avrupa’ya göç etmiş Hıristiyanlardan restorasyon, tanıtım ve kayıp eşyaların tekrar bulunup yerine konulması için destek alınabilir.
80 yıl tüm Batman Ovasında sesi yankı bulan kayıp çanın izi sürülürse eminim ki manastıra ait diğer birçok eserin nerede olduğu da ortaya çıkar.
Şayet kilisenin kısa sürede turizme kazandırılması isteniyorsa bu durum göz ardı edilmemelidir.
Yaklaşık 30 yıl önce manastırın korunması ve turizme kazandırılması için yazdığım yazı ve haberler dikkate alınmıştı, bakalım şimdi de dikkate alınıp olumlu bir gelişme olacak mı?

 

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?