SAĞDUYUYA DAVET

08-10-2014

Bu gazete yarın okuyucusu ile buluşur mu yoksa 8 Ekim gecesinden beri ilan edilen sokağa çıkma yasağından dolayı, yayına hazırladığımız gazetemiz arşivlere mi kaldırılır belli değil.

Bu belirsizlikler içerisinde yazı yazmak elbette çok zor.

Batman, tarihi bir süreçten geçiyor.

80’li yıllardan bu yana Batman, hep olağanüstü koşulların hakim olduğu bir yaşam sürdü.

Kentimizde sokak ortasında yaralama ve ölümle sonuçlanan onlarca olayın yaşandığı, günlerce kepenk kapatma olaylarının yaşandığı, on binlerce kişinin katıldığı yürüyüşler ve protestolar yapıldığı günler oldu.

Ama hiçbir zaman Batman son iki günde gerildiği kadar gerilmedi.

Kobanê’de IŞİD’in kente girmesi ile birlikte HDP ve DBP’nin çağrısı ile sokaklar hareketlendi.

Tüm bölge yerleşim alanlarında olduğu gibi Batman’da da sokaklar savaş alanına döndü.

Birçok banka ve kamu kurumu yakıldı, yağmalandı, araçlar yakıldı, siyasi partilere saldırılar oldu.

Tabiri yerinde ise kentin işlek caddeleri harabeye döndü.

Bunun üzerine kent genelinde sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Batman’da en son olarak bundan 20 yıl önce HEP milletvekili Mehmet Sincar ve iki partilinin öldürülmesi ve 3 kişinin yaralanması ile bir günlüğüne sokağa çıkma yasağı ilan edilmişti.

O günden bu yana kentimizde yaşanan birçok toplumsal olay yaşandı ama bu denli bir gerilim yaşanmamıştı.

Aslında günlerdir toplumu gerecek bu gelişmeleri hissedebiliyorduk.

Buna, geçmişte yazdığımız yazılarda da dikkat çekmiştik.

Kobanê’nin düşmesi, binlerce direnişçi ve sivilin öldürülmesi anlamına gelir.

Ölenlerin hepsinin Kürt olması ve direnişçilerin çoğunun bölge illerindeki illerden insanlardan olması nedeni ile 20 gündür Kobanê’den cenazeler geliyor.

Kobanê’deki savaşta yüzlerce Batmanlı direnişçi IŞİD ile savaşmaktadır.

Bölgedeki diğer kentler için de durum aynı.

Kobanê’nin düşmesi her kentten 10’larca cenazenin gelmesi demektir.

Birde Kobanê’nin düşmesi Rojava’daki Kürtlerin bütün kazanımlarının yerle bir olması olarak görülüyor.

Hal böyle olunca da günlerdir gerilim arttıkça arttı.

Tüm bu kaygılara bir de Türkiye’nin IŞİD’e yönelik politikasına karşı beslenen öfke de eklenince, bölge genelinde gerilim en yüksek düzeye çıktı.

80’li ve 90’lı yıllarda Batman birçok kez gerildi ve olaylar yaşandı ancak bu denli bir gerilim hiç yaşanmamıştı.

Sokak çatışmaları sonucu ölenlerin ve yaralananların sayısını ve yağmalanan yerleri net olarak bilemiyoruz ancak olayların bilançosu tahmin edilenden çok daha yüksektir.

Kobanê’deki olası IŞİD katliamına dikkat çekmek ve bunu demokratik haklar çerçevesinde gündemleştirmek gayet normal ve olması gereken davranıştır.

Ancak demokratik haklar kullanılırken başkasının huzurunu bozmamak, malına, canına zarar verilmemelidir.

Konu saptırılmamalı, provokatörlere fırsat verilmemelidir.  Kimisi balkonlara çıkıp tencere tabak vuruşturup ses çıkarırken, kimisi de ışık yakıp söndürerek protesto eylemini gerçekleştirirken kimisi de rastgele havaya, sağa, sola silah sıkarak, saldırarak, kırıp dökerek tepkisini ortaya koymaya çalışıyor.

Yani bir tarafta gayet demokratik yöntemlerle eylemselliğini gerçekleştirenler, diğer bir taraftan da tepkinin dozunu kaçırıp sokağa çıkma yasağı şartlarını oluşturanlar…

Herkesin sağduyulu olması lazım. Bu süreçte, şiddet yönteminden mutlak suretle kaçınılmalıdır.

Öfke ile hareket edenler, zararlı çıkarlar. Başta Başbakan olmak üzere, İçişleri

Bakanı tehlikeyi görüp halkın öfkesini ve tepkisini dindirecek adımlar atmalıdır.

Temennimiz sağduyunun hakim olması ve bu kritik süreçte kimsenin canına, malına zarar gelmemesidir.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?