SİLAHLA SORUN ÇÖZÜLEMEZ

23-11-2015

7 Haziran seçimlerinden bu yana bölgede gerilim arttıkça arttı.

Seçim günü hariç bölgede çatışmanın ölümlerin yaşanmadığı gün yok.

Sokağa çıkma yasakları, sivil ve üniformalı insan ölümleri, yakmalar, yıkmalar, eşi benzeri daha önce görülmemiş hak ihlalleri yaşanıyor.

Ancak bu yaşananlara karşısında Ankara ve siyasal hükümet ne yazık ki polisiye ve askeri operasyonlardan başka bir çözüm geliştiremiyor.

Günlerce sokağa çıkma yasakları uygulanarak insanların özgürlükleri kısıtlanıyor, ekmeksiz, susuz ve ilaçsız bırakılıyor.

Sokağa çıkan kadın da olsa, çocuk da olsa kurşunların hedefi oluyor.

Sokağa çıkma yasağının ilan edildiği ilçelerde ortaya çıkan manzaralar ürkütücü.

Birçok ev ve iş yeri, ağır silahlarla delik deşik edilmiş, harabeye dönen binalara yazılan yazılar ise halkı kaygılandırıyor.

Ev, okul ve camilerin duvarlarına yazılan “Esedullah timleri burada” şeklindeki yazılar, operasyonlarda devletin, kanun, kural ve nizam içerisinde hareket etmesi gerekirken, güvenlik görevlilerinin daha çok intikam duygusuyla hareket ettiği izlenimini veriyor.

Büyük umutlar ve emekler verilen 3 yıl süren çözüm sürecinin bütün kazanımları 6 aylık bu çatışmalı ortamda adeta heba edildi.

Yaşanan çatışmalarda halka karşı yapılan yanlışlar, devlete ve güvenlik kuvvetlerine olan güveni de zedeliyor.  

Valiliklerin gün geçtikçe güvenlik bölgelerini genişletmeleri ve 5442 sayılı İl İdaresi Kanununa dayalı olarak ilan edilen sokağa çıkma yasakları, insanları tedirgin ediyor ve korkuya sevk ediyor.

Oysa herkes biliyor 30 yıllık çatışmanın devamı olan bu yaşananları şiddet kullanarak veya operasyonlarla çözmek mümkün değildir.

1 Kasım seçimlerinde sandıktan çıkan sonuç da bunu işaret ediyordu.

AK Parti’nin tek başına iktidara taşınması, buzdolabına kaldırılan çözüm paketinin tekrar gündeme getirilmesi ve bu sorunun demokratik yöntemlerle çözülmesi isteğini gösterdi.

Bunun için hükümet bir gün bile geçirmeden çözüm sürecini tekrar başlatmalıdır. 

Polisiye yöntemlerle kangrenleşmiş sorunu çözmek mümkün değildir.

Bu tespit, silah ve şiddetle hak mücadelesi verdiğini söyleyenler için de geçerlidir.

Abdullah Öcalan, 2013 ve 2015 Newrozu’nda gönderdiği mesajlarda “Ben beni dinleyen milyonların şahitliğinde diyorum ki artık yeni bir dönem başlıyor. Silah değil siyaset öne çıkıyor” demişti.   

Sorunun demokratik yöntemlerle çözülmesi, herkesin ortak isteği ve arzusu, hatta çıkarınadır.

Bu çatışmalı ortamda Türkiye’yi Suriye’ye dönüştürmek isteyen provokatörler harekete geçebilir.

Son günlerde yaşananlar buna işarettir.

Örneğin HDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın aracına yapılan silahlı saldırı, HDP Mardin Milletvekili Mithat Sincar ve Ahmet Türk’e yönelik fiziki müdahaleler buna işarettir.

Oysa her üç şahıs da Kürtler açısından sadece siyasi değil, kanaat önderidir.

Bunlara karşı yapılan her yanlış bundan sonra çözümü daha da zora sokar. 

Bu yüzden de provokatörler amacına ulaşmadan AK Parti Hükümetinin bir an önce çözüm sürecini kaldığı yerden sürdürmesi gerekir.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?