“TALEBİMİZ, HALKIN KENDİNİ YÖNETMESİ”

18-10-2015

Hafta sonu kahvaltılarımıza kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Gündem yaklaşan seçimler olunca biz de ilk hafta konukları olarak adaylara yer vermeye karar verdik. Zor bir seçim sürecinden geçiyoruz. Ortam savaş alanına dönmüş. İlk hafta konuklarımız HDP Milletvekili Adayları Ayşe Acar Başaran, M Ali Aslan,  Kadir Tunç ve İl Başkanı Abdulbari Karaağaç’tı. Adaylarımıza yaşanan süreci sorduk, seçim çalışmalarında nasıl bir yol izleneceğini anlatmalarını istedik.

Normal bir seçim sürecinin yaşanmadığını vurgulayan Vekil Adayları “Tekrar bir seçim olması ve ülkenin bulunduğu savaş koşulları nedeniyle seçim havası yok. Seçmen kalan bu 15 gün içerisinde hareketlenecek ve seçmenimizi o havaya sokacağız” diyor Vekil Adayı Kadir Tunç.

Sayın Ayşe Acar Başaran ekliyor, aslında her gün seçim çalışması yapmak üzere hazırlandıklarını ancak buna izin verilmediğini belirtiyor.

Ya yeni bir cenazenin geldiğini ya da ülkeyi sarsacak patlamalar meydana geldiğini, böyle bir süreçte seçim için oy istemenin doğru olmadığını vurguluyor.

“İrademiz gasp ediliyor. Birçok şehirde Belediye Başkanları tutuklu. Şu anda Batman Belediye Eş Başkanımızın biri tutuklu diğeri görevinden alındı. Seçim çalışmalarından çok önümüzdeki sorunlarla ilgilenmek zorunda kalıyoruz” diye ekleme yapıyor.

 7 Hazirandan sonra Cumhurbaşkanının erken seçim ya da Cumhurbaşkanın tabiriyle seçimlerin yenilenmesine gidileceğini bildiklerini söyleyen M. Ali AslanÇünkü sonuçlarını sindirmesi mümkün olmadı. Formalite olarak yasal süreç olan koalisyon görüşmeleri başlatıldı. AKP, CHP’nin hükümet kurma ihtimalinden bile çekindi” diyor.

20,30 Kürt milletvekiline tahammüllü olan devletin bir parti olarak Kürt hareketinin mecliste olmasına tahammül edemediğini belirtti.

“Kürt siyaseti üzerinden farklı etnik ve dini grupların meclise taşınmasını, mecliste Türklerin de, Kürtlerin de, Arapların da, Ermenilerin de, Süryanilerinde mecliste temsili olacağını gördüler. Bu da sistemin iflası demektir. Bizim her kesimi kucakladığımızı görünce önümüzü kesmek için provoke edildik” diyor.

Belediye eş başkanı Sabri Özdemir’in özyönetim ilanları gerekçe gösterilerek görevden alınmasıyla ilişkili soru yöneltiyoruz.

Özyönetimin nasıl bir yönetim şekli olduğunu Sayın Ayşe Acar Başaran açıklıyor.

Belediye Eş Başkanı Sabri Özdemir’in alınmasını irade gaspı olarak değerlendiriyor.

“Özyönetimler ve özerklik HDP’nin tüzüğünde var. Bunlar bizim konuştuğumuz tartıştığımız konulardı. Zaten seçim bildirgemizde yer alıyor. Bunu algı operasyonuyla İllegalize ederek sanki kötü bir şeymiş gibi Türkiye toplumuna lanse etiler.  Bu algı sadece öz yönetimine karsı değil bugün Erdoğan’a muhalif herhangi bir ses çıktığında direk terörize ediliyor. Özyönetim, özerklik, halkın kendi iradesiyle kendini yönetmesidir. Mahallerde ve köylerde, meclisler oluşacak bunun üst merci kent meclisleri oluşacak ve bütün Türkiye cephesinde birleşecek” diyor.

Özerkliğin, bölen ya da parçalayan değil, birleştiren, herkesin kendini daha iyi ifade etiği, her sesin ve her rengin yönetime katıldığı bir sistem olduğunu aktarıyor.

“Ortadoğu’da bizim hep beraber yaşaya bilmemiz için en uygun sistem budur. Çünkü şuanda ulus devletler çökme aşamasında. Bunun karsında çıkabilecek tek alternatifimiz var. O da tüm halkların konfedere bir sistemde hep beraber yasamasıdır. Türkiye’nin ilerde ulusal çapta bir devlet güç olabilmesi en önemli ve bence tek koşulu bu şekilde bir yönetim tarzına geçilmesidir. Şuan tek adam sistemi var. Güçlü bir Türkiye için özerklik sistemi şart. Bu sistemin aslında seçilmiş birinin atanmışlar tarafından görevden alınmasına müdahale edilmesini önlemiş olacağız” diyor Kadir Tunç.

Bu modelde Valiyi de halk seçecek, Emniyet Müdürünü de halk seçecek. Halka zulmetme kudretini kendilerinde bulamayacaklar. Velev ki böyle bir yola girildi. O zaman da halk buna gerekli cevabı verecek” diye ekliyor.

İnsanların kafasında demokratik özerkliğin oluşması için İspanya örneğini veren Tunç, ön gördükleri modelin tam olarak anlaşılamadığını söylüyor “İspanya bir ulus devletidir. Fakat 17 özerk bölgeden oluşuyor. Bu 17 özerk bölgeden 4 tanesi ülke olarak adlandırılıyor. Bunların diğer özerk bölgelerden etnik olarak farklılıkları vardır. Bu özerk bölgelerin şöyle yetkileri var. Eğitim, sağlık ekonomi kültürel ve benzeri noktalarda meclisleri var meclisler bu çerçevede kararlar alabiliyorlar. Bize 24 özerk bölgeye ayrılmasını öneriyoruz. Bunu İzmir için de Karadeniz için de öneriyoruz. Bölge meclislerinin olması merkezdeki birçok yetkinin özerk bölgelere verilmesini ve Türkiye’nin bu şekilde yönetilmesini talep ediyoruz” diyor.

HDP adaylarıyla aslında çok daha fazla konulara yer verdik.  Ben sadece belli bir konuya yer verebildiğim için gazetemizin diğer sayfalarını takip edip HDP adaylarının açıklamalarını okumanızı tavsiye ediyorum. Umarım huzur içinde geçen bir seçim olur. Adaylara başarılar diliyorum, gelecek hafta başka konuklarla buluşmak üzere hoşçakalın.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?