TARAFIMIZI MERAK EDENLERE

20-03-2016

İnsanı duyarlılık ve gazeteci olma sorumluluğumuzla gidişatın ne kadar iyi gitmediğini herkesten daha çok net görebiliyoruz.

Bu yüzden de genelde bu sıralar haber ve yazılarımız daha çok sıcak gündem ve gidişatla ilgilidir.

Öyle bir gidişattan geçiyoruz ki siyasetin artık çözüm aracı olarak görülmediği, bunun yerine caddelerimizde, sokaklarımızda daha çok canlı bombalar, hendekler, tank, top ve zırhlı araçlar yerini almış neredeyse.

Çok zor ve gerilimli bir süreçten geçiyoruz yani.

Sokağa çıkma yasakları bir yerde biterken diğer bir yerde başlıyor.

Newroz kutlamalarına, mitinglere, yürüyüşlere güvenlik gerekçesi ile izin verilmiyor.

30 yıldır daha çok kırsalda dağarda sürdürülen savaş şehirlere kaydırılmış.

Böylece de savaşın yıkımı her zamanınkinden daha büyük oluyor.

Siyasi nedenlerle Milletvekillerinin dokunmazlıkları kaldırılması için harekete geçiliyor.

Bu savaşı durdurun diyen Akademisyenler hakkında davalar açılıp gözaltına alınanlar oluyor.  

Sokaktaki şiddet ve bombalı saldırılar yüzünden insanlar korkudan rahat bir biçimde cadde ve sokaklarda dolaşamıyor.

Dışarıdaki atmosferden etkilenen Cezaevlerinde açlık grevleri, firarlar ve sürgünler yaşanıyor.

Terörist” tanımı yeniden yapılıp yelpaze genişletilip, sivil ve siyasal alanda buna dahil edilerek genişletilmek isteniliyor.

Her gün bu kirli savaşta yaşamını yitirenlerin cenazeleri dağılıyor memleketin dört bir yanına yine.

Bu gün yaşananları ne 12 Eylül darbesine,

Ne, 90’lı yıllarda yapılan her türlü hukuksuzluğa;

Ve nede 28 Şubat post-modern darbesini görenler olarak bu süreçte yaşananların hiç birine benzetemiyoruz.

Manzara ve gidişat geçmişten daha farklı ve korkunç...

Toplumda ciddi manada kutuplaşma ve nefret duyguları egemen oluyor.

Hayat devam etse de aslında sözün gittikçe bittiği, tükendiği günlere doğru hızla yol alıyoruz.

Bizim gibi “silaha, savaşa, şiddetin her türlüsüne hayır” diyenler ise hemen yaftalanıyor.

Bizler için bu kötü senaryoyu kim hazırlamış ve kim bize bu acıyı, uğursuz günleri hediye etti bilmiyoruz?

Ancak; gerçek şu ki, bu kötü gidişattan dolayı hem insan olarak hem gazeteci olarak çok acı çekiyor ve yıpranıyoruz.

Cesur ve tarafsız gazetecilik ilkesi gereği bütün yaşanan gelişmeleri objektif bir şekilde gazetemizde yer vermeye çalışıyoruz.

Bu kez gazetemizi birileri her bir yere çekiştiriyorlar.

En basiti Çanakkale şehitleri anması haberine birinci sayfada verdiğimiz için devletçi ilan ediyorlar bizi.

Diğer bir taraftan da yaşanan hak ihlallerine dikkat çekerken veya HDP ile ilgili haberleri yazdığımız için kimileri bir anda neredeyse “terörist”  diyebiliyor bize.  

Daha ağır iftira ve ithamlarda da bulunanlar oluyor tabi.

Savaşın en kötü yanlarından birisi de mesleğine, görevine bakmadan seni birileri bir haber ve yorumdan dolayı hemen hedef yapıp duruma göre bir tarafın adamı ilan edebiliyor.

Birde herkese olduğu gibi bizde şu dayatmayı bu ara çokça his edebiliyoruz “ya bizden siziniz ya onlardan!”

Kısacası süreç bize şunu da dayatıyor; “bir tercihin, tarafın olmalı”

Bu günlerde bu yöndeki baskı gittikçe daha da çok his edilir oldu. 

Batman Sonsöz gazetesi olarak el altından birileri ince ayarlar verilmeye çalışılıyor bize.

Bu yöntemle hayatımızı birilerine göre dizayn etmemizi istiyorlar.

Bütün bu olup bitenler karşısında, her şeyi kabullenen ve üç maymunu “görmedim, duymadım, söylemedim’i” oynamamızı istiyorlar.  

Anlayacağınız hayatımızı cehenneme çevirenler bir yandan da bize korkakça bir yaşama alıştırmaya çalışıyorlar. 

Bu kötü gidişat içerisinde bu ortam ve şartlarda, bu zihniyetle birlikte yaşamaktan ve çalışmaktan daha kötü bir durum yoktur elbette.

Ama her şeye rağmen insani duyarlılığımız ve mesleğimiz gereği yanlışlar ve haksızlıklar karşısında susmayacağız, pes etmeyeceğiz, onların istediği olmayacaktır.

Bu cennet vatanda birlik içerisinde herkes için eşit ve onurlu bir yaşamda ısrar edeceğiz.

Birileri taraf olup olmadığımız merak ediyorsa şayet; “evet tarafız”.

Tarafımız ise; inatla yaşam hakkının kutsallığı, hak hukuk ve adaletin yüceltilmesi ve insanca herkes için eşit bir yaşam ve bir kardeş kavgasında ölüm den değil, yaşama ve yaşatmadan yana tarafız.

Bunun dışında bizim taraf oluşumuz noktasında kim ne derse desin yalandır, iftiradır…

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?