TU Bİ XER HATİ, SİPAS BİREZ TOĞUÇ

10-05-2015

Hoş geldin, teşekkürler Sayın Toğuç

 

İlk kez kendisi ile karşılıklı olarak zaman sınırı yaşadığımız bir konuğu ağırladık.

Bu konuk öyle bir konuk ki günlerce, gecelerce konuşsan ne kendisinin anlatacakları biter, ne de bizim soracaklarımız.

21 yıl sürgün hayatı yaşadıktan sonra vatana dönen Mele Nizam, yani Nizamettin Toğuç ile Cumartesi Buluşmalarımız nedeniyle Batman Sonsöz Gazetesi olarak bir araya geliyoruz.

Konuğumuz yıllardır yurt dışında kalmış, memleketin havasına, suyuna, insanına, yiyeceğine hasret olduğu için kendisine nazik bir uyarıda bulunuyoruz; “sayın vekilimiz biz misafirlerimizi soru yağmurunu tuttuğumuz için kahvaltısız bırakıyoruz genelde, siz peşinen kahvaltınızı yapın” diyoruz.

Konuğumuz da espri ile karşılık veriyor “90’lı yıllarda polis gelip beni defalarca gözaltına aldığında hep diyordum, hele bir yemeğimi yiyeyim ondan sonra gideriz”  genelde müsaade ediyordular da. Bu yüzden geçmişten tecrübelerim vardır, merak etmeyin yemeğimi ihmal etmem diyerek takılıyor.

Sohbetimize gazete olarak formatımızı anlatarak başlıyoruz.

Dil noktasında yazarlarımız arasında Kürtçe bilmeyenlerin olduğunu, bu yüzden soruların Türkçe sorulacağını hatırlatıyoruz.

Kendisi prensip olarak genelde cevaplarını Kürtçe dili ile vereceğini söylüyor.

Kürt halkının dili, onuru ve hakları için büyük mücadele ve bedel vermiş birinin bu haklı hassasiyetinden dolayı Kürtçe bilenlerimiz dilleri döndüğü kadarı ile Kürtçe konuşuyor.

Kürtçe-Türkçe karışımı bir sohbet gerçekleştiriyoruz Sayın Toğuç ile. 

İlk olarak kendisine neden “mele” yani “imam” mahlasının verildiğini soruyoruz.

Bitlis’te başlayıp Veysel Karani ve Tillo’daki medreselerde dini eğitim gördüğünü anlatıyor ancak imamlık kısmet olmamış kendisine.

Mele Nizam 21 yıl aradan sonra Batman’a kalıcı olarak döndüğünü belirtiyor.

Kendi değimi ile bir daha sürgün edilecek şartlar oluşmazsa vatanı terk etmemek üzere kesin dönüş yapmış.

Sonsöz Gazetesi olarak sohbete tam kadro katıldığımız sohbetten çok çarpıcı açıklama ve gözlemleri sizlerle paylaşacaklar.

Nizamettin Toğuç’u dinlerken geçmişe gidiyoruz bir anda.

O karanlık dönemi büyük acılar yaşamış, birçok olaya tanıklık etmiş birinden dinlemek bir gazeteci için önemli fırsat olabilir, ancak insan olarak, hele hele o dönemi yaşamış biri olarak gerçekten etkileyicidir, sohbet sırasında o günlere gitmek kolay olmadı bizim için.

O günleri yaşayanlar olarak Sayın Toğuç’un da anlattıkları ile duygulanıyoruz kendisi ile karşılıklı gözlerimiz doluyor.

Ben en zor dönemde bile, bize zülüm yapanlar sevinmesin diye ağlamadım. Yalnız kaldığımda ise yaşadıklarımız ağır işkenceler, zulümler karşısında hüngür hüngür ağladığım oldu” diyor.

“Mehmet Sincar’ın ölüm haberi bana çok geç iletildi, iletilirken de birilerini sevindirmemek için ağlamadım.  Merhum Sincar’ın tabutunu hava alanına getiren ambulansa ben de bindim. Tabutun olduğu bölüme geçtim ve yoldaşım, en samimimi arkadaşım, yiğit Kürt evladı Mehmet Sincar için hava alanına kadar hıçkıra hıçkıra ağladım” diyor Sayın Toğuç.

Bunları anlatırken de yine gözlerinden yaşlar akıyor, bir anda hüzünleniyoruz hepimiz. 

Bu yüzden sohbetimiz süresince soru sormak da çok zorlandık.

Aslında Sayın Toğuç’un anlatacağı o kadar çok şey vardı ki biz sözlerini kesmedik, daha çok dinledik kendisini.

Toğuç ile geçmişi, geleceği ve bundan sonra ne yapacağını konuştuk 4 saat boyunca.

Çok çarpıcı ve ilk kez duyacağınız bilgileri bizimle paylaştığı için sayın Toğuç’a teşekkür ediyoruz “Vatanına ve memleketine hoş geldin, tu bixer hati, sipas birez Toğuç” diyoruz.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?