HASTA TOPLUMLAR

AHMET KIZILBULUT

5 yıl önce

Bir toplumun gelenek ve görenekleri her zaman ve her yerde o toplumun yararına mı çalışır?

Bu soruya önceleri “Evet” cevabını verir ve şöyle savunurdum;

Gelenek ve görenekler toplumun yararına olmasa devam edemezler, zamanla ortadan kaybolurlar.

Devam ettiklerine göre toplumsal yaşamda gördükleri bir hizmet, bir işlev vardır.

O nedenle kuşaktan kuşağa doğal olarak aktarılmış gelenek ve göreneklere saygılı olmalı, aile ve eğitim kurumlarında onların öğretilmesine özen gösterilmelidir.

Robert Edgerton’un “Hasta Toplumlar” kitabını okuyunca “Bir toplumun gelenekleri ve görenekleri her zaman ve her yerde o toplumun yararına mı çalışır sorusu üzerinde yeniden düşünmem gerektiğini” anlattı doğrusu.

Los Angeles’taki Kalliforniya Eyalet Üniversitesi`nde (UCLA) psikoloji ve kültür antropolojisi alanında ders veren Profesör Edgerton, toplumların devam eden gelenek ve göreneklerinin her zaman toplumun yararına olmadığını, bazı durumlarda gelenek ve göreneklerin bir toplumu hasta edip yok ettiğini gözlemlemiştir.

Her toplumun, tanımlama ve değerlendirme sistemleri vardır.

Tanımlama sistemleri o toplumun olaylar karşısında “Ne” sorusunun cevabını temelinde toplumun “iyi” ve “doğru”ları yani ahlak nizamı vardır.

Bazı ahlak nizamları zamanla hasta toplumlar, bazı ahlak nizamları ise zamanla güçlü ve sağlıklı toplumlar inşa ederler.

Hasta toplumların “iyi” ve “doğru”ları insanın özünden kopuk bir değerlendirme sistemi üzerine kurulu.

Bu demek oluyor ki, gelenek ve göreneklerle kuşaktan kuşağa taşınan toplumun ahlak nizamı, iyi ve doğruları insanın doğasıyla ahenk içinde ise toplum sağlıklı, insanın doğasıyla uyumsuz ise tolum hastalıklı olmaktadır.

Bu bir bilim insanının kanaati mi?

Hayır, yıllarca süren bir araştırma ve gözlemlerin sonucunda varılmış bir bilimsel sonuç.

Şimdi gelelim bizim gelenek göreneklerimize.

Son dönemde çok fazla değişim dönüşüm yaşansa da gelenek ve göreneklerimizde, ısrarla bazı huylarımızı, alışkınlıklarımızı değiştiremiyoruz maalesef toplum olarak.

Bu alışkanlıklar, dinsel veya ananesel olabiliyor elbette.

Şu konuda anlaşalım mı ne dersiniz, biraz da olaya pragmatist (faydacı) bakarak.

Hangi alışkanlık ya da gelenek, bizim toplumumuzda kısa veya uzun vadede bize faydalıysa devam ettirelim ve fakat bu alışkanlıklardan ciddi zarar görüyorsak, e bir zahmet terk edelim. Zaten emin olun, kuşaklar ve jenerasyonlar değiştikçe de değişim kaçınılmaz olacaktır.

Bu değişim ve dönüşümü en basit örneğiyle kültürel ve sosyal alanlardaki ortamlardan çok net gözlemleyebiliyorum.

Eskiden, evinde kapalı veya kısıtlı bir hayat süren muhafazakâr kadınlarımız daha çok sosyalleşmeye ve daha bir gözle görünür olmaya başladılar.

Biliyorum, daha çok yolun başındayız ama bu değişim ve dönüşüm biz istesek de istemesek de sürecek.

Değişim bir buldozer gibidir, önünde ne var ne yok alır götürür güçlü bir şekilde, şimdi soruyorum bu dev buldozerin önünde ne kadar durabiliriz?

Bu değerli ve dikkat çeken kitabı okumanızı salık veririm sevgili okurlar.

YAZARIN DİĞER YAZILARI