UMUT TACİRLERİ

AHMET KIZILBULUT

6 yıl önce

Geçenlerde yine öylesine bir dolanırken, Batmanımıza artı değer katacak bir olayla karşılaştım. Meğerse benim de Ankara’da sık müdavimi olduğum D&R yani NAM-ı diğer ‘’diyenar’’ açılmış Batman Park en üst katta. Heyecanla içeri daldım tabi. Biraz butik kalsa da Batman’ın ihtiyaçlarını karşılayacaktır diye düşündüm.

Gözlerim hemen kişisel gelişim kitaplarına kaydı tabi. Ne de olsa en çok satanlar onlar oluyor çoğu zaman. Umut tacirleri yine iş başında:) Mutluluk veren mi dersiniz, zenginlik umut eden mi, ne ararsanız var maşallah.

Mutluluk... Nasıl mutlu olacağımız konusunda emin değiliz. Küçük şeylerle mutlu olmamız gerektiğini söylüyorlar bize. Güneşin doğuşu, batışı, arkadaşlarımızın olması ya da akşamları içeri girdiğimiz bir evimizin...

Bir parça çikolata ve kahveyle bile mutlu olabiliriz aslında. Veya sadece sağlıklı olduğumuz için.

Ama insanoğlu karmaşık, kafamız daima karışık. Bir türlü tam da istediğimiz gibi mutlu olamıyoruz. Neşemiz mi eksik, heyecanımız mı, şükretmeyi mi bilmiyoruz, geçmişe mi haddinden fazla takılıyoruz bilemiyorum.

Mesela zengin ya da ünlü olmanın, evliliğin, çocukların, yüklü maaşların, delicesine aşık olmanın da mutlulukla alakası yok. Öyle olsa, tüm zengin ve ünlüler mutlu olurdu. Yooo, öyle bi'şey değil bu.

BİZDEKİ DE NE DİPSİZ İÇMİŞ

Uzun zamandır mutluluk üzerine düşünmekten kendimi alamıyorum. Bence sizler de alamıyorsunuz. Eh gidin bir kitapçıya, durumu görün. En çok satan kitaplar; daima mutlu olmak, mutluluğu yakalamak, mutsuzluktan kurtulmak, iyi hissedebilmek üzerine.

'Pembe Fili Düşünme', 'Ustalık Gerektiren Kafaya Takmama Sanatı', Japonlar'ın uzun ve mutlu yaşam sırlarını anlatan 'İkigai', 'Düşünce Gücü', 'Masal Terapi', 'Bilinçaltının Gücü' vesarie vesaire...

Aldıkça alıyoruz bu kitapları, okudukça okuyoruz. Ve bu uğurda duyduğumuz her şeyi de deniyoruz. Nefes terapilerine gidiyoruz, meditasyonu deniyoruz, geçmişimizi çamaşır suyuyla temizlemeye çalışıyoruz...

Biraz da kendimizi zorluyoruz yani. Biri karşımıza çıksın, mutluluğun sırrının her gün amuda kalkmakta olduğunu söylesin; onu bile yapacağız yani.

Ama bir türlü olmuyor. Okuduğumuz kitaplardaki önerileri uyguluyoruz, sonra bırakıyoruz. Süreklilik sağlayamıyoruz. Bir sabah aniden içimize umutsuzluk, karanlık, vazgeçmişlik çöküveriyor işte.

Yine de alıyoruz o kitapları, izliyoruz o belgeselleri, takılıyoruz 'bizden daha iyi, daha ermiş, olayı çözmüş' zannettiğimiz guruların peşine.

Mutluluk içimizdeymiş...

Yahu bizdeki de ne dipsiz içmiş, ara ara bulamıyoruz işte.

Geçen haftalarda bir kitap daha alıverdim bu uğurda. 'B*k Gibi Hissetmekten Nasıl Vazgeçilir' adı, Andrea Owen da yazarı.

Bizi mutsuzluktan alıkoyan 14 şeyleri kısaca sıralıyor kitap, ben uzatmayacağım doğrusu. Buyurun birkaç maddesinene:

1. Kendimizi sınırsızca eleştirmek, azarlamak: Hani kendimizi beğenmez, sürekli hatalı ve eksiksiz görürüz ve kendimize fırçalar çekeriz ya... Hah! İşte onu bırakmamız gerekiyormuş. Önce kendimize karşı şefkatli olmalıymışız 2. Başkalarından uzaklaşmak: Az insan, az problem duygusuyla kendini sosyal hayattan, insanlardan çekmek. İçinden bi'şey yapmak gelmemesi hali.

3. Hissisleşmek: Aşırı yemek, alkol, uyuşturucu, kumar, alışveriş gibi eylemlerle hislerinden kaçmak. Hislerin yokmuş gibi davranmak ve kendinle yüzleşmemek.

4. Kıyaslamak: Başkalarının hayatıyla, bedeniyle, işiyle, eşiyle kendininkileri kıyaslamak da mutsuzluğun en sağlam nedenlerinden biriymiş.

YAZARIN DİĞER YAZILARI