İnsanların olduğu gibi şehirlerin de ruhları olduklarına ve onların yaşadıklarına inananlardanım.
Canım Mardin’imin de ruhu aşktır, sevdadır. Mardin aşktır ya da aşk Mardin’dir. Bunu Mardin’i yaşayanlar, Mardin’e benim gibi onlarca yıl hasret kalanlar-özlem öyle bir özlem ki kronikleşen- hasret çekenler bilir. Mardin’i Mehmet bilir. Ben bu can şehri dantel misali şiirlerime ördüm sevgiyle, bakışlarımla, özlemimle.
Aşk özlemdir, aşk ayrılıktır, aşk seni seviyorum diyemeyecek kadar “ya onu kaybedersem” korkusunu yüreğinde çarpıntılarla yaşama duygusudur, halini kontrolsüzce zamanlı zamansız yaşamaktır.
Mardin’i Mardinlice yaşarken zamanı dondurup akrep ile yelkovanı kırıp parçalamaktır zaman benliğimde dondu ben Mardin’de var oldum.
Altın yıllarımı bu kentte yaşadım dolu dolu bu, sevda şehri şiir oldu bana ben onu defalarca hem yazdım hem okudum.
Bir Arap güzelinin endamında, titrek sesinde mahçup bakışında, beyazlığında gençliğimi, deli dolu yıllarımı tablolaştırdım adını ‘’Kan Yıldızları’’ koydum o dram tablonun. Gözlerimin önünden hiç gitmeyen.
Acıdır ki bir daha da Mardine dö - ne - me - dim. Şehir beni kabul etmiyor kapılarını yüzüme örttü. Hissine kapıldım onlarca yıl hasret ve özlem arayış duygularıyla ruhum çalkalanıp durdu.
MARDİNE SUSADIM Bardakla az gelir Testiyle hiç yetmez Ancak avuçlarınla verirsen İçerim kana, kana Bir kez, bin kez, sonsuz defa Seni sen! Mardinim ve Mardinlim. Sabahladığım geceler şahittir Yıldızları olmayan karanlıklar Çok gizemleri gizlerler Bendeki seni geceler şahittir Yıldızları olmayan karanlıklar Sen bilmesen de olur Seni ve sana susuzluğumu Ben bilirim ben! Ben! Ben! Bir de sen bilseydin ya….. M. Ekmen
03/05/1975 Mardin (Doğum Günümde)
Ben ölümü onun avuçlarından içerek hayat bulmuştum. Hayatımı ve hayallerimi yıktılar yılmadım, yıkılmadım sendelemedim bile bir gün Mardinime dönerim umudu ilaç olmuştu gönül sancılarıma, dinmeyen ağrılarıma acılarıma.
Dostlarıma ve sevdiklerime uzağım, hasretim canım Mardin’ime çok yakın - uzağım. Uğruna ağlayacak, gözyaşları dökecek kadar yakın, fiziksel olarak da “He Never Came Back” “O asla geri dönmedi” söyletecek kadar suçlu ve uzağım. Böyle olmamalıydı, bu hayat ve pembe başlayan masal asla böyle bitmemeliydi.
Birçok dostlarım, canlarım, arkadaşlarım terki hayat edip ölmüşler vakitli, vakitsiz kabristanda gülümseyerek makberlerinde uyuyorlar Mardin’in bağrında, ben ise Marmara’nın kirli denizinde bir yitik kendini ve Mardin’ini arayan bir aşık, bir mecnun hey hat! Böyle miydi kanunu hayatın?
Funda Hanımın yorumuna katılıyorum ben sizin Mehmedinizim, yitik dostunuz beni arayın, beni bulun, beni Mardin’ime mahkûm edin hayat boyunca, ben buna varım
Eğer geç kalmamışsam eğer lütfedip tekrar kabullenirseniz çok çok zamanlar öncesi gibi net, yalın ve berrak diyorum çok geç olsa da hatta mümkün olmasa da.
Mardin’i ve Mardinlileri seviyorum her zaman ve eskisi gibi yeter ki bu aşk şehri, şiir şehri kapılarını azıcık aralasın ve “haydi Mehmet gel!” desin diye bekledim durdum hep.
Mardin’de yaşayacak, Mardin’de ölecektim, ayırmasaydı bizi İstanbul denilen kirli kaldırımlar yosması.
Böyle bitmemesi gerekirken bitiriyorum değerli okur ve sizler canım Mardinliler.
Güzel bir söz: Şen çehreme bakıp da sanmayın bu bahtiyardır aslında her kahkahamın altında binlerce gözyaşı vardır. An itibariyle şu an Mardin’imde olan siz Sonsöz mensupları Mardin’imi bir de benim gözlerimle görebilseydiniz neler görecektiniz neler? Ah… Bir görebilseydiniz işte Mardin tutkusu ve sevdası budur yaşanan ama anlatılamayan, yazılamayan…