EN İYİSİ EGZOZCU OLMAK!

01-08-2016

Üniversite sınavı sonuçları, yaşadığımız bu sıkıntılar içerisinde açıklandı ve umduğu puanı bulan bulmayanları, tercih heyecanı sardı.

Öğrenciler tercihlerini yaparken genelde sorumluluk sahibi aileler de bu süreçte çocuklarını yalnız bırakmazlar.

Bu yüzden birçok aile de en az çocuklar kadar bu süreçte heyecanlıdırlar.

Batman basını içerisinde çok değerli üç beş üstadımızdan sonra ukalalık gibi olmasın ama en çok bu meslekte emeği olanlardan biri de benim.

Öyle böyle çeyrek asrı devirdik bu meslekte.

Çok başarılı olmasak da mesleğimizi onurlu ve vicdanlı bir şekilde sürdürerek kalemimize leke sürmedik.

Her platformda beni bu yönümle de örnek gösteren bir arkadaşım, yanına bu sene üniversiteye başlayacak olan oğlunu da alarak ziyaretime geldi.

Üniversite tercihlerini netleştirmek için benimle de görüşme kararı almışlar.

Baba söze başladı “bizim delikanlı gazetecilik okulunu okumak istiyor, senin de görüşünü almak istedik”

Geliş sebeplerini öğrenince gazetecilik mesleğini nasıl anlatacağım noktasında acayip bir şaşkınlık içerisine girdim.  

Çünkü gazetecilik diğer branşlardan farklıydı.

Bizim meslek diğer meslekler gibi sadece uzmanlık ve ihtisas isteyen bir uğraş değildir.

Biz bu işin mektebini okumadık ama vicdan ve cesaret sahibi olduğumuz için bu işe giriştik.

Bu mesleği seçen insanlar şayet onurlu ve vicdanlı bir şekilde bu işi yapacaklarsa bu büyük bir özveri ve gönüllük ister.

Ancak bu mesleğe sadece çıkarları ve farklı sebeplerden dolayı girenler de var.   

Gazeteci olmaya heveslenen genç arkadaşımıza -bu mesleği tam olarak neden tercih etmek istediğini merak etmeme rağmen- sormadım.

Muhtemelen onun bu yaşta gazeteciliği tercih etmedeki temel gayesi öncelikle istihdam ve iyi bir gelecek amaçlıydı.

Oysa namuslu ve onurlu gazeteciliğin zorluklarını en iyi bilenlerden biri olarak, amaçlar noktasında benim gibi düşünmeyenlerin bu mesleği tercih etmelerine katkımın olacağını düşünmediğim için bir askerlik anısını anlatmaya başladım.

Askere gidenlerin çoğu nöbet ve diğer ağır işlerden yırtmak için mutlaka gitmeden önce bir meslek sahibi olduğunu belgelendirirler.

Belgesi olan anlasa anlamasa genelde ustalığını belgelediği için o işte görevlendirilir.

Askerlik yaşı gelen bir genç, ömrü inşaatlarda çalışmakla geçmiş.

Ne bir mesleği ne de doğru dürüst bir tahsil sahibi olmuş.

Askere gideceği sırada kendisine bir belge edinmiş.

Sanayide egzoz tamiri yapan bir komşularından bir bonservis doldurtup cebine koymuş.

Askerde “mesleğin ne” diye sorulunca o da bonservisini göstererek “egzozcu” demiş.

Direk onu askeri araçların onarıldığı tamirhaneye vermişler.

Her sabah kahvaltısını yapıp tamirhaneye gidermiş.

Askerlik süresince sadece bir araç, egzozundaki arıza nedeniyle kendisine getirilmiş.

O da egzozdan anlamadığı için ufak bir müdahale ile onarılacak egzozun değişmesi gerektiğini söylemiş.

Böylece sorunsuz bir şekilde askerliğini tamamlamış.

Bir iş yapmadığı için hata da yapmamış.

Azar da işitmemmiş.

Karışan da olmamış.

Askerliği boyunca yan gelip yatmış yani.

Ama bizim meslek öyle değil hiç kimseye yaranamıyorsun.

Yaptığın iyi işleri kimse görmüyor,

İhtiyacı olmadıkça kimse seni hatırlamıyor, başarıların için seni takdir etmiyor.

Yaşanan olumsuzlukta her zaman mutlaka basın günah keçisidir.

Ülkede ne olursa olsun kabak basın mensuplarının başına patlıyor.

Bu yüzden “en iyisi üniversite tercihindeki karşılığı tam olarak nedir bilemiyorum ama sen egzozculuğu tercih et bence” dedim

Eminim ki Batman Sonsöz Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hatice Türkan başta olmak üzere bu yazıyı okuyan bir çok gazeteci keşke “ben de gazeteci değil egzozcu  olsaydım” diyecek.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?