İYİ DEĞİLİZ, DUYUN BİZİ!

22-12-2015

Bölge yangın yeri, ölüm ve acı kol geziyor.

Bunun için Türkiye’nin batısından, Avrupa’dan dostlarımız bizi merak ettiklerinden sık sık telefonla ve sosyal medya aracığı ile bizimle iletişime geçiyorlar.

Bizi aradıklarında telefonlara geç cevap verince endişeleniyorlar.

Bu yüzden olabildiğince telefonun zili çalar çalmaz çabuk tuşa basıp aramayı kabul ediyoruz.

Alo dememizle birlikte “Nasılsınız iyimsisiniz” diye söze başlıyorlar.

Cevap olarak “iyiyiz” diyemiyoruz.

Çünkü bu süreçte, bu yaşananlar karşısında “iyim” demek gelmiyor içimizden.

İyi de değiliz zaten.

Tahmin edilmeyecek kadar zor durumdayız.

“İnsanım” diyen herhangi birinin bu süreçte “iyiyim” demesi durumunda insanlığından şüphe edilebilecek gerekçeler var çünkü.

Hem nasıl iyi olalım ki?

Kulakları sağır edercesine,

Beyinleri parçalarcasına,

Çocukları ürkütürcesine, gece gündüz demeden ağır silah sesleri yükseliyor bölgenin birçok kentinden.

Acı ve ölüm sarmalamış hayatı…

Savaş ve intikam yücelleşmiş yine…

Devlet, Millet, Ulus, Bayrak, Din denilerek savaş meşrulaştırılıyor.

Yargısız infazlar ev yakmaları…

Siviller, çocuklar, kadınlar ölüyor…

Acı haberler ardı ardına geliyor.

Henüz bir haberin acısı geçmeden yeni acı haberler geliyor…

Sokağa çıkıp oyun oynamaya hasret çocuklar.

Dayanmayıp sokağa çıkan çocukların masum bedenleri mermilerle delik deşik oluyor.  

Ölü çocuğunu günlerce buzlukta saklayan anne, belki uykudadır uyanır diye koynuna koyup gecelerce büyük bir umutla uyanmasını bekliyor.

Uyanmıyor bir daha bedeni delik deşik çocuklar.

Ömrü insan hakları alanında ve barış alanında mücadele etmekle geçen Tahir Elçi’nin Dört Ayaklı Minarenin önündeki cansız bedeni unutulmuyor.

Yanan evlerden yükselen dumanlar sarıyor kentleri.

Feda ediliyor gencecik insanlar yine hırs ve intikam duygularına…

Bu yüzden acılar içerisinde yürüyoruz.

Acılar içerisinde soluklanıyoruz.

Acılar içinde uyuyoruz.

Acılar içerisinde her gün uyanıyoruz.

Acılara zorla alıştırılıyoruz adeta.

Acılara mecbur ediliyoruz.

Bütün bunlara rağmen bizi merak edip arayan dostlara  “iyiyim” demek mümkün müdür?

Söze nasıl başlayacağını bilmeyen dostlarımız da çok iyi biliyorlar ki “iyiyim” demek mümkün değildir.

Elbette “iyiyiz” hatta “çok çok da iyiyiz” demeyi isterdik.

Ama birbirimizi kandırmaya gerek yok.

Yaşanan bütün bu acılardan dolayı “iyi değiliz”

Belki de bir daha hiç iyi olmayacağız.

Belki de bu kirli ve anlamsız savaşın girdabında birçoğumuz daha boğulup gidecek.

Bir gün “nasılsınız” diye aradığınızda da telefon uzun uzun çalacak, çalacak, çalacak ama aradığınız kişi cevap vermeyecek. Evet dostlar bir birimizi kandırmayalım  “iyi değiliz” duyun sessimiz hem de hiç iyi değiliz.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?