KORKU EVİNE NE GEREK VARDI!

20-09-2016

Hızla gelişen teknoloji karşısında insanlar kendi egolarını tatmin etmek, yaşamlarını daha da pratikleştirmek için hep çabalıyorlar.

Bu da toplumda bir doyumsuzluk ve tüketim çılgınlığına neden oluyor.

Özellikle eğlence kültürü sınır tanımıyor adeta.

Her gün yeni buluşlarla yeni mekânlar açılıyor.

Şehrimiz Batman da bunlardan fazlasıyla nasipleniyor.

En son şehrimizde açılan ilginç mekânlardan biri de “Batman Korku Evi” oldu.

Yeni açılan mekâna gitmedim, görmedim ama tanıtım ve reklâmlarını görünce, “bir korku evi ne tür bir hizmet verir?” diye merak edip araştırdım.

Bu mekânlarda kişilerin macera ve korku ile yüzleşmeleri sağlanıyormuş.

Anlayacağınız korkmak için bir de üstünde para veriyorlarmış.

Biz ise korkulardan kurtulmak için para vermeye razıyız ama buna rağmen korkulardan kurtulamıyoruz.

Yani bu kentte yaşayanları korku ile tanışmaya ve yüz yüze getirilmesine gerek yok.

Zaten korkusuz, kaygısız tek bir günleri bile olmadı ki bu güne kadar.

Ben şahsen kendi adıma söyleyeyim yıllar yılı bu kentte kurgusu bile henüz yapılamamış korkular yaşadım.

Hala da yaşamaya devam ediyorum.

Bu kentte kendimi güvende hissetmek ve mutlu olmaktan ziyade korktum hep.

Cesaretle, özgürce üretip düşünmekten çok, genelde çekine çekine, korka korka yaşıyoruz.

Yazarken de “acaba bu ne der”, “diğeri ne düşünür” kaygı ve korkusu içinde, beynimde oluşan kelimeleri klavyenin tuşları ile yazıya dönüştürüyorum.

Her tarafı korku sarmışken, sinmişken bütün vücudumuza, ne gereği vardı Batman’da şimdi korku evini oluşturmaya?

Zaten yeteri kadar bizi korkutan sebep ve sorun var ortada, şimdi neme lazım böyle bir şeyi kurmaya?

Düşünüyorum da acaba var olan cesaretimizi de yok etmek mi sizin amacınız?

Sizin zahmet edip bunca masrafla bir mekân açmanıza gerek yok ki biz, bizi korkutacak kimse olmadığında da kendi kendimizi korkuturuz.

Adeta her bir taraftan korku aşılanıyor bedenimize,

Hem de bir değil, iki değil, çeşit çeşit korkular.

“Böyle olmazsa, şöyle olur”la başlayan kapkara senaryoların sonu gelmiyor.

Yani korku eşiğini atlatamadı bu şehir hiçbir zaman.

Korku arttıkça umutlar da yok oluyor.

Umutsuzluk da arttıkça artıyor.

Bu şehirde korku iklimi hiç bitmedi, bitmeyecek galiba. 

Oysa bizim daha fazla korkuya değil, sevgiye, insanca yaşamaya, umutlara, güzel hayallere ihtiyacımız var.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?