MARİFET, KİRLETMEMEKTİR

25-05-2019

Tüketim ve israfın zirve yaptığı günümüzde, bir şeyler yolunda gitmiyor gitmesine de ancak çoğunluk bunun farkında değil.

Kaynaklar tükeniyor, iklimler değişiyor ve doğadaki kirlilik olabildiğince artıyor.

Bu, genelin pek umurunda değil ne yazık ki.

İsraf ve çılgınca tüketimin dünyamıza çıkan faturası da toprak, su ve havanın kirlenmesidir.

Kirlilik arttıkça da tüm canlıların nesillerini tehdit ediyor.

Canlı türü ve bitki örtüsü gittikçe azalıyor.

Salgın ve öldürücü hastalıklar artıyor.

Ekonomik kaynaklar daha çok kirliliği bertaraf etmeye ve sağlık harcamalarına gidiyor.

Bu konuda iki örnek vermek gerekirse;

Birincisi; Batman Belediyesinin en çok personel, araç ve en büyük gider kalemi, temizlik, ilaçlama ve çevre koşullarının iyileştirmesinde kullanılıyor.

İkincisi; şehrimizde bakanlıklara bağlı kurumların giderlerine bakıldığında en çok gider kalemlerinin başında, sağlık hizmeti için yapılan harcamalar gelmektedir.

Bu gerçeklere rağmen toplumda, kirletmeme ve israf etmeme kültürü bir türlü gelişmiyor.

En ufak kirlilik oluştuğunda ise “ilgili kurumlar neden temizlik yapmıyor” diye acımasızca eleştiriler başlıyor.

Oysa kirliliğe yol açan çöpleri uzaylılar atmadığına göre, kirlilikle ilgili bir eleştiri yapılacaksa, kirleten tarafı hedef alınmalıdır önce.

Anlayacağınız temizlemek yerine asıl olan, kirletmemektir her şeyden önce.

Zaten kirletilmese, cadde ve sokakları temizlemeye de gerek kalmaz ki.

Anlayacağınız birinci ve en önemli sorun kirletmektir, sonrasında kirliliği bertaraf etmektir.

Aslında kirletmemeyi, israf etmemeyi dinimiz İslam da bize emrediyor.

Buna rağmen toplumda kirletmeme kültürü ne yazık ki gelişmemiş.

Kirliliğe karşı yapılan tek refleks, genelde ilgili kurumlara karşı yapılan eleştiridir.

Oysa her bir birey kendini, ortak evimiz olan çevrenin bir bekçisi ve koruyucusu olarak görmelidir.

Hiç bir şekilde ve hiçbir gerekçe ile kirletmemek gerekir.

İşyerleri ve evlerdeki atıklar, yerinde dönüştürmelidir.

Bu sayede kâğıt, metal, plastik, cam gibi geri dönüşümü olan maddeler ayrıştırılıp ekonomiye geri kazandırılmalıdır.

Çevreyi kirletenler, makul bir dille ikaz edilmelidir.

Kirliliğin küçüğü, büyüğü olmaz, diye meseleye bakmalıdır.

“Bir izmarit, bir çiklet ambalajı, bir pet şişeden bir şey çıkmaz” dememek gerekir.

Çünkü damlaya damlaya göl olur misali, küçük küçük atıklar çöp dağlarının oluşmasına neden oluyor.

Tekrar etmek gerekiyorsa, en büyük marifet temizlemek değildir, kirletmemektir.

Bunu toplumumuzda bir davranış ve kültür haline getirmememiz gerekir.

Aksi takdirde kirliliğin önüne geçmek mümkün değildir.

Günde birkaç kez değil, dakika başı cadde ve sokaklar temizlense bile arzulanan temiz ve sağlıklı ortamı oluşturmak mümkün olmayacaktır.

Bu yüzden, kirletmemek ve kirletenlerle mücadele etmek, en sonuç alıcı yöntemdir bence.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?