ÖĞRENCİLERİN DOĞA İLE BAĞLARI KESİK

08-02-2019

Siyah ve Grileştirilmiş Okul Bahçeleri başlıklı yazımla ilgili çok sayıda geri dönüşler aldım.

Mesaj atan, telefonla arayan okul idarecileri ve öğretmenler oldu.

Zeynep Hoca “Yarıyıla başlarken bizim okul yıkanmış, pırıl pırıl olmuş her taraf, dün geldiğimizde okulumuz mis gibi kokuyordu” diye mesaj atmış.

Muhammet Müdür de “Recep Bey merhaba çevreye olan katkılarınızı ve yazılarınızı takdir ederek okuyorum. Ama son yazınız bugünkü okul müdürleri hakkındaki biraz acımasız ya da sert olmuş. Bazı okullarla ilgili gözlemim deseydiniz tamam derdim. 15 tatil de neler yaptığımızı görmenizi, Kenar mahallede nasıl harikalar yaratmışız nasıl temizlik yapmışız nasıl 220 ağacı budamışız yerinde görmeniz isterdim” demiş.

Yazdıkları haklı bulan ya da haksızca olduğunu belirten çok sayıda telefon ve mesaj aldım.

Herkesin ilgi ve duyarlılığına teşekkür ediyorum öncelikle.

Tabi ki görevinin hakkını veren eğitimci ve idarecilerimizin olduğunu biliyoruz.

Kendilerini birkaç kez geçmişte takdir etmişimdir bu köşede.

Yazımda amacım kimseye haksız yere suçlamada bulunmak değildi.

Benim asıl vurgulamak istediğim, öğrencilerimizin yaşam alanları onları topraktan, yeşillikten, güneşten izole etmiş şekildedir.

Yine söylüyorum,

Sebebi ne olursa olsun, okul pencerelerinin demir parmaklıklarla kapatılması, bahçelerin ve toprağın tümü ile beton ve asfaltla kapatılması doğru değil.

Bana sorarsanız mevcut okulların (bazı ana okullar hariç) % 90’ının bahçesi ve okulların fiziki yapısı, öğrencileri toprak ve güneşten mahrum bırakacak şekildedir.

Bu, doğa ile insanın bağlarını koparır, yaşama dair direncini ve hevesini yok eder.

Toprağa, güneşe, doğal su kaynaklarına erişmenin önüne barikatlar kurmak, sağlıklı bir neslin gelişimini engeller.

Yıllarda çevre ve yaşanabilir bir doğa mücadelesi veren biri olarak, öğrencilerin doğa ile bağlarının koparılmış halde olduğu izlenimini edindim.

Beton duvarlar ve asfalt zemin arasında yaşamları sıkıştırılmışlar adeta.

Toprağa temas edemiyorlar.

Toprağa ve çamura bulaşmayı, bedene zarar verecek bir kirlilik gibi görüyorlar.

Güneşten, topraktan uzaklaştıkça da aslında bünyeleri zayıf oluyor.

Bu nedenle çabuk hastalanıyor ve kırılgan oluyorlar.

Eğitmenlerin görevi, çocukların kafalarını sadece kitaplardaki bilgilerle doldurmak değil, onları yaşamın her gerçekliği ve doğa ile yüzleştirip hayata hazırlamaktır.

Ağacı, doğayı, tabiatı sevdirmektir.

Fidanlar dikip, ağaçları ve doğadaki canlıları korumayı öğretmektir.

Bahar mevsiminde öğrencilerini, okulların siyah ve gri ortamından uzaklaştırıp, oksijenin, güneşin bol olduğu dağ ve bayırlara götürsünler.

Öğrencilerin doğa ile bağlarını güçlendirecek daha farklı adımlar atsınlar.

Benim isteğim bu.

Okul idarecileri ve emekçi eğitimcilere umarım meramımı anlatabilmişimdir.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?