TOPLUMUN GEBE OLDUĞU BÜYÜK SORUNLAR

12-06-2018

Dünyada, ülkemizde, bir tık daha yakına gidersek kendi şehrimizde pek çok toplumsal sorun yaşanmakta.

Bunları madde madde sıralayabiliriz.

Çevre kirliliği, işsizlik, çarpık kentleşme, hastalıklar, trafik, göç, çocuk işçiler, yoksulluk ve daha aklıma gelmeyen ama biraz oturup düşünürsek daha da uzayacak sorunlarımız.

Bu sorunlar arasında bizi teğet geçen yok sanırım. 

Hepsini toplum olarak birebir yaşayanlardanız.

Bu yüzden bu sorunlardan herhangi birini ele alıp uzun uzadıya yazılar yazıp sorunları ortaya dökebiliriz. 

Yukarıda sıraladığım sorunlar arasında bulunan yoksulluk kavramını, yoksulluğu değerlendirelim. 

Ülkemizde de dünyanın birçok yerinde de üretim güçsüzlüğü olarak nitelendirebiliriz.

Yoksulluk denilince aklımıza çoğu zaman zenginliğin karşıtı olan fakirlik, yani sefalet, açlık, yokluk kavramlar gelmekte.

Belki de bu kadar keskin çizgiler çizmemize gerek yok.

Belli bir sosyal refaha sahip olmayan insanlar da yoksul kategorisine sokulabilir.

Bu sorunu sosyal bilimciler nasıl değerlendiriyor, nasıl çözüm önerileri sunuyor, bunu incelemek gerekir.

Kamu politikalarının da çözüm üretmesi gereken bu soruna doğru bir şekilde yaklaşmak gerekiyor.

Ben ise yoksullukla ilintili gibi gözüken ama yoksullukla gerçek anlamda ilgisi olmayan, çevremizde de bizi fazlasıyla rahatsız eden dilencilerden bahsetmek istiyorum.

Her sokak başında, kaldırım kenarında, marketlerin kapsında, ATM’lerin önünde, kapılarımızda genellikle kadın ve çocuklardan oluşan dilencileri görmekteyiz.

Literatürde yoksulluk kavramında ilk akla gelen açlık, sefalet fakirlik algısını kendilerinde kullanarak insanlardan yardım dilenmekteler.

İnsanların bam teline dokunarak dini, vicdani, insani duygularından yararlanarak para istemekteler. 

Kimimiz gerçekten yoksul olduğuna inandığı için, kimimizde de ona öğretilen ‘açılan el boş çevrilmez ‘şiarıyla yardım etmekte.

Buradan kesin kes “yoksul değiller, dilencilere para vermeyin sömürüyorlar, sömürülüyoruz” diye keskin cümleler kurmayacağım.

Ben bile genelde vermesem de arada bam telimi dokunduğu için vermişliğim olmuştur.  Vermemenin doğru olduğuna inansam da arada vermişliği olan biri olarak herkes gibi gel git’ler yaşamaktayım(z).

Dilencilerin sokakta çok fazla oluşu, bize yaratığı gelgitlerden çok daha büyük sorunlar oluşturmakta.

İnsanlar sömürüldüklerini düşündükleri için gerçek ihtiyaç sahiplerini görememekte, görseler bile sömürüldüklerini düşündükleri için gerçek ihtiyaç sahiplerine yardım etmekten uzaklaşmaktalar.

Ama daha önemlisi ve tehlikelisi dilenenlerin yüzdelik oranına baktığımızda kadın ve çocuklar yer almakta.

Çalışmaktan aciz adamlar çocuklarını, karılarını sokaklara salarak her türlü istismara da açmaktalar.

Sabah erkenden kalkıp akşama kadar sokak sokak kapı kapı gezen bu insanlar eminim çok kötü olaylarla da karşılaşmaktalar.

Bunun içine sadece dilenen değil evine para götürmek için sokaklarda seyyar satıcılık yapan çocuklar da dahil.

Bizim para verip vermemekte kararsız kalıp, sonra da ellerine sıkıştırdığımız iki kuruş, onların daha çok sokakta kalmalarına neden olmakta.

Yoksulluk algısıyla başlayan sonunun çok tehlikeli yerlere vardığı, başlı başına büyük toplumsal sorun oluşturan bu dilencilere acil çözüm bulunmalı.

Bunun için acil sosyal politikalar belirlenmeli mevcut bulunan sosyal politikalar daha etkin şekilde uygulanmalı.

Dilenen insanlara aktif istidam sağlanmalı, sokağa salınan çocukların ailelerine yaptırımlar uygulanmalı.

Dilenmenin bir meslek olduğu algısından uzaklaştırılmalı yeterli eğitim verilmeli.

Bu büyük soruna en kısa zamanda doğru çözümler üretmek gerekiyor yoksa toplum olarak çok daha büyük sorunlara gebe olduğumuzu belirtmem gerekiyor…

Hoşçakalın.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?