YAZAYIM MI, YAZMAYAYIM MI?

11-10-2018

Otuz yıldır aralıksız yazılar yazıyorum.

Öyle çok cesur yazdığım ve her gerçeği yazdığım iddiasında da değilim.

İyi ve idare eden yazılar yazıyorum sadece.

Bir de samimiyetle söylemek gerekirse, yazdıklarımın bir işe yarayıp yaramadığından da pek emin değilim.

Öyle bir memlekette yaşıyoruz ki yazdıklarınla ne kimseye yaranıyorsun ne de kimseyi memnun edebiliyorsun.

Yazılarımdan hoşnut olmayan kişiler  “kardeşim bundan sonra benimle ilgili ne iyi ne de kötü bir daha yazı yazma” diye nazikçe uyardılar. 

Bu durum karşısında şaşırıp durdum hep.

Her gerçeği yazamadıysam da, bu güne kadar şantaj, adamcılığa, çıkarcılığa dayalı yazılar da yazmadım.

30 yıl boyunca yazılarımdaki gayem, garibanın ve ezilenin sesi olmak, kamusal çıkarları korumak oldu hep.

Ama yine de ne yazık ki beni anlayan neredeyse hemen hemen yok gibi.

Allah rızası için bunca siyasetçi, idareci arasında bari birkaç kişi olsun beni anlamaz mı?

(Hiç anlamadılar desem birkaç özel dosta haksızlık olur, sözüm anlamayanadır)

Eminim ki anlasaydılar, duygu ve düşencileriyle açığa vururlardı bir şekilde.

Anlamış olsalardı, hadi çay içmeye bana gelmiyorlar, bir gün çaya davet ederlerdi.

O da yok.

Bazen düşünüyorum da acaba kimsenin alınmadığı, gocunmadığı bir yazı yazma metodu var mıdır?

Varsa, her yazdığım yazıya ön yargı ile yaklaşan ve sinirlenenleri daha çok kızdırmamak için ben de o moda geçeyim mi diye düşünüyorum.

Bu sayede her yazdığımı üstüne alanların hışmından, öfkesinden de kurtulmuş olurum.

Tabi söz ettiğim o grup “sadece niye yazıyorsun” demiyorlar, bazen “niye yazmıyorsun” dedikleri de oluyor.

Hadi gel de bu işin içinden çık.

Yazmasam niye yazmıyorsun, yazıyorsam niye yazıyorsun diyorlar.

Daha doğrusu onların benden istediği, işlerine gelmeyeni yazmamamdır.

Bir bilseniz bu güne kadar nelerle karşılaştım neler.

Milletvekili veya Belediye Başkanı koltuğundayken bağlı olduğu siyasi parti ve kurumla ilgili her yazdığım gerçeklere sinirlenenlerin, görevleri bitince bu kez yerine gelenleri neden eleştirmediğimizi söylemelerini mi?

Milletvekili ve Belediye Başkan Aday Adayı olanların, aday gösterilmeyince kendi partisi hakkında söylediklerini mi?

Kurum müdürü olup görevden alındıktan sonra kendi yerine gelen kişi ile ilgili her türlü hakaret ve iftirada bulunanı mı?

Hangisini yazsam bilemiyorum doğrusu.

Mesela bu aralar en çok da daha düne kadar “Belediye ile ilgili niye yazılar yazıyorsun?” diyenler, bu aralar “Belediye ile ilgili yazmıyorsun” diye tepki gösteriyorlar.

Kimseden korktuğum, çekindiğim yok elbette.

Varsa yazılabilecek önemli bir konu yazarım yazmasına da ancak hakikatleri yazdığım için eminim yazacaklarım onları memnun etmez.    

Ne yazık ki çoğunluk, siyasal körlük nedeni ile benim gibi meselelere objektif bir şekilde bakmadığından, hakikatleri göremiyorlar.

Bu durum elbette beni çok üzüyor.

Öyle ki bazen “sadece yemek tariflerini mi yazsam” diye düşünüyorum       

 

Özgürlülükten daha çok yemeğe düşkün olan çoğunluk, sanırım bu durumdan çok memnun kalır.

Bu güne kadar gerçekleri yazma mücadelemin hem bana hem de topluma ne faydası oldu ki.

Baksanıza 30 yıllık gazetecilik mesleğimde kimse ne çay içmek için bana geldi ne de çaya davet etti.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?