ZORUNLU BİR MOLA

29-03-2020

İlk yolculuğumda ve ilk mola ile 35 yıl önce tanışmıştım.
80 Darbesi sonrası okula zorunlu olarak ara verince henüz 16 yaşındayken çalışmak için gurbet yolunu tutmuştum.
İstikamet Çanakkale’ydi.

O zaman şehirlerarası en hızlı ulaşım aracı otobüstü.
Gideceğim şehre direk otobüs seferleri yoktu. 
Batman’dan Ankara’ya, oradan da Çanakkale’ye ancak gidebildim. 
İlk şehir dışı yolculuğuma çıktığımda heyecanlı biraz da endişeliydim.
Seyahat deneyimleri olanlar ilk yolculuğum olduğundan “zorunlu haller dışında otobüsten inme” diye sıkı sıkıya tembihlemişti.
Ama her yeni şehre vardığımızda ve dinlenme tesisinde otobüs muavin "sayın yolcular 15 dakika (veya 30) dakika mola" diyordu.
Molalarda herkes otobüsten inip ihtiyaçlarını gideriyordu.
Ama ben aldığım nasihatlerden ötürü kolay kolay yerimden kıpırdamıyordum.
İlk yolculuğumda o kadar çok mola verildi ki benim için adeta işkenceye dönüştü.
O seyahat esnasında korkudan molalardan istifade etmediğimden, o gündür bu gündür molaları sevmiyorum.
Uzun süreden sonra otobüsle şehir dışı seyahatim geçen sene Ankara-Eskişehir arasında gerçekleşmişti.
2,5 saatlik yolda yarım saatlik mola verilence bu süre zarfında halen molaları sevmediğimi hissettim.  
Molalar genelde dinlenmek ve ihtiyaçları gidermek için verilen ara olmasına rağmen, sevmedim, sevmiyorum halan. 
Bu aralar tüm dünya insanları gibi hepimiz uzun ve zorunlu bir mola süreci yaşıyoruz.
Bir şehirden bir şehre yolculuk esnasında değil, yaşam yolunda ilerlerken hiç beklemediğimiz musibetten dolayı zorunlu bir mola vermek zorunda kaldık.
Dünyanın birçok şehrinde sokağa çıkma yasağı ilan edilmiş.
Adeta hayat durmuş.
Zorunlu haller dışında kimse dışarı çıkmıyor.
Yaşadığımız şehir hiç bu kadar sessiz olmamıştı.
Hiç bu kadar eve kapanmamıştık.
Ülkemizde her ne kadar sokağa çıkma yasağı yoksa da yaşam alanı her gün biraz daha daralıyor.
Bizi eve hapsolmaya mecbur eden corona virüsü belası her gün can almaya devam ediyor.
Buna karşılık özgürlükleri kısıtlayan tedbirler arttıkça artıyor.
Şehir içi ve dışı seyahat kısıtlaması, özel sektörde ve kamuda yarı zamanlı çalışma derken esnafın yarısından fazlası zorunlu olarak kapattı.
Sokağa çıkma yasağına ramak kaldı.
İçinde bulunduğumuz durum zorunlu bir mola olduğu için elbette kimse memnun değil.
Ama bu zorunlu molaya hatta ilerde tümden bir süreliğine evde hapsolmaya mecburuz.
Çünkü bu mola hem kendimiz hem de başkalarının sağlığı ve yaşamı için gerekli bir moladır.
Virüs, bulaşıcı ve öldürücüdür, şakaya gelmez.
Her bireyin bu sinsi ve nereden hangi yoldan geleceği belli olmayan bu illete karşı dikkatli olması gerekir.
Bu zorlu süreç hem kişisel yaşamımızda hem de işlerimizde ciddi manada değişikliklere yol açtı.
Basın alanında da zorunlu olarak bir takım tedbirler alındı.
Basın İlan Kurumunda ilan alan süreli gazeteler dışındakiler yayınlarına ara verdi.
Bizim durumumuzda olan vasıflı gazeteler ise bundan böyle haftanın 3 günü basılı gazete yayını yapacaklar.
Ama internet üzerinden normal yayın akışımız devam ediyor.
Gazetemizin editöryası bu zorlu süreçte büyük bir fedakârlıkla sıcak gelişmeleri  www.batmansonsoz.com adresinde an be an paylaşıyorlar.
Umarım bu hayat maratonunda zorunlu molaya yol açan risk ortadan kalkar, hepimiz hayatın normal akışına tekrar döneriz.
Bu zor süreçte başta kendimiz, sevdiklerimiz ve insanlık ailesi için dayanışmamızı artırmamız ve işbirliği ile bu illetle var gücümüzle mücadele etmemiz gerekmektedir.

 

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?