HALKIN SESİ

27 MART TİYATROLAR GÜNÜ

27 MART TİYATROLAR GÜNÜ

27 MART TİYATROLAR GÜNÜ
28-03-2020 18:12
Google News

Bugün 27 Mart Tiyatrolar Günü! Tiyatro insandan insana uzanmış bir türkünün dili. Acıların, sevinçlerin, hicranların, vuslatların, ağlamaların, gülmelerin bir sahnede can bulurken hep bir öğretisinin olduğu bir tür: Tiyatro. Tiyatro dönemin zihniyetinin düştüğü aynada topluma sunulurken bu aynanın dışındaki ışığı da aynaya düşürmesini bilir. Amacı insanın insana insanca düştüğü bir yaşamdır.

Tiyatro, ilk olarak eski Yunan'daki Bağbozumu Tanrısı Dionysos adına yapılan dini törenlerde ortaya çıkmıştır. O günden bugüne toplumunun zihniyetini yansıtarak da varlığını sürdürmektedir.

Ve bu çağın zihniyeti:

Yaşam sahnesinde büyük bir oyunun içerisindeyiz. Kurgulayan daha zengin olabilmenin yollarını çeşitlendirirken bize de onlara yol olmak düşüyor. Onlar oyunun merkezinde kurguyu istedikleri gibi yazarken bize de yazılan kurguyu oynamak düşüyor.  Kurgunun içinde yer almak istemeyenler ya toplumdan uzaklaştırılıyor ya da kendisi uzaklaşmak durumunda kalıyor. Ya kurgunun içinde olanlar... Kurgunun içindekiler hep kazanan görünen kaybedenler. Aktörümüz kurguyu kendisinden beklenmeyen davranışlarla besliyor.

Nasıl mı?

Herkes huzur içinde yaşarken birden aktör ortaya çıkıp kabadayılık taslayıp etrafını kırıp geçmiyor tabiki. İki arkadaşın arasına girip iki arkadaşı birbirine düşman ediyor. Bu iki arkadaş zamanla birbirini boğazlayacak dereceye geliyor. Ve bu bir kurgunun en önemli yeri: çatışma. Bir kurguda çatışma ne kadar sağlam olursa o kurgu o kadar başarılı olur.

Sonra mı?

İki arkadaşın sürekli kavga etmesiyle birlikte aktör elindeki savaş malzemelerini iki tarafa da satar. Ve bu kavgayı iyice kızıştırırken kendisi dünyanın en masumudur. Hićbir olaydan haberi yoktur. İki arkadaşın birbirlerine haksızlık yaptığını düşünür. Ve insanlığın kurtarıcısı olarak sahnededir.

İnsanların öldüğü, kan kokusunun toprağa karıştığı bu ortama aktörümüz huzur getireceğini iddia ederek sahneye çıkarken saygın(!) aktrisi de yanındadır. Aktörümüz çatışmayı sonlandırmak adına bir zamanlar arkadaş şimdi düşman bu iki kişiye kafa göz dalar. İyice ikisini hırpaladıktan sonra herkese bir mesaj göndermeyi ihmal etmez: Çok kavgacıydılar. Yarın size de saldırabilir diye düşündüm ve ikisini de güzel bir benzettim. Aktör bu iki kişinin ellerinde avuçlarında ne varsa bu iki kişiden alıp sahneyi terk ederken herkese tüm dişlerini göstermektedir. Masumdur. O dünyaya gönderilmiş bir barış meleğidir. Kendi evinde hep huzur vardır. Hep huzursuzluk çıkaran ötekilerdir.

Bu tiyatrolarda sahnelenen eski bir kurgu örneğiydi.

Şimdi ise yeni kurgular sahnelenmeye başlandı:

Aktör, Ötekiler kurguya dahil olmasın ister. Hiç kan akmadan, canını hiçbir şey sıkmadan evinde oturduğu koltuğundan hiç kalkmadan ötekileri nasıl yok edebilir? Tabiki nefesten nefese, tenden tene bulaşan ölümcül bir öpücük icat eder. Birbirini seven herkes yan yana geldikçe birbirlerinin sonunu getirmektedir. Sevmek yürek ister, tabirinin tam da can bulduğu bir dönemde seven can yitirmektedir. Yalnızlaşan insanlar ve mutsuzlar ordusu...

Sonrası mı?

Kurgulayanın çıkarına bağlı. Kurgulayan İyi para kazanmak istiyorsa sağlam kurgu örgüsü ve tavan yapmış çatışma ortaya koyması gerekir. Her sahnelendiğinde ilgiyi kurguya çekmek istiyorsa bunlar önemli. Yoksa sahneler seyircisiz kalır.

Seyirci demişken o en büyük dert!

Nasıl mı?

Cevabı kendimizde!

27 Mart Tiyatrolar Günümüz kutlu olsun!

Nevroz Serhat Odabaşı

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?