HALKIN SESİ

“DÜŞÜNCELER ÖZGÜRLEŞTİKÇE, ÇİÇEK AÇAR”

Uzun bir aradan sonra tekrardan merhaba sevgili okurlar;

“DÜŞÜNCELER ÖZGÜRLEŞTİKÇE, ÇİÇEK AÇAR”
06-06-2018 14:59
Google News

Yazıma ve gazeteye biraz ara verdikten sonra sizler ile tekrardan buluşmak müthiş bir duygu. Bu haftadan itibaren sık sık bu köşeden sizlerle sanat ve edebiyat üstüne tartışacağız.

Koca bir masamız var bu masaya her hafta bir sanatçıyı, yazarı, ressamı ve sanatın herhangi dalında olan dostlarımızı davet edip ülke gündemindeki ve dünya politikasında ilerleyen sanatın edebiyatın nabzını ölçeceğiz.

Aynı zamanda yeni yazarlarımızla tanışma imkanı onları daha yakından tanıma imkanı kazanacağız.

O zaman ne duruyoruz. İlk konuğumuzdan başlayalım;

Bu hafta ki konuğumuz Nevroz Serhat Odabaşı.

Kendisi ile Ege’nin şirin bir köyünde sıcak bir köy kahvesinde bir araya geldik.

Edebiyat dedik güldük sanat dedik üzüldük insanlar dedik bahsı umut oldu… Anlayacağınız Ege’nin güzelliğini ve edebiyatı harmanlayıp sunduk size…

Odabaşı, 1980 yılının sert ve çetin geçen atmosferinde Mardin’de dünyaya geldi. Daha sonraki dönemde yaşamını Diyarbakır’da sürdüren Odabaşı Dicle Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun olarak eğitimcilik hayatına merhaba dedi. Genç yaşta tanıştığı şiir ve edebiyat kendinde gün geçtikçe artan bir heves ve aşk haline geldi ve bu aşkı 2017 Yılının Eylül ayında basımını yaptığı SUS/ADI kitabı ile taçlandırdı. Gelin de geri kalanını kendinden dinleyelim…

-Edebiyat ve sanat bu iki kelime sizlere neyi hissettiriyor?

“Sanat, insanın gündelik yaşamdan sıyrılmasını sağlayan olağanüstü bir güzellik. Sanatsız bir toplum mutsuz olmaya mahkûmdur. Edebiyat da sanatın kollarından biri. Edebiyat kişinin ya da toplumun kendini yazılı ya da sözlü dışavurumudur. Bu bağlamda sanat hava gibi su gibidir. Nasıl canlı havasız ya da susuz kalırsa ölmeye mahkûmsa sanatsız da yok olmaya mahkumdur. Kısacası sanat ve edebiyat benim için bir tedirginlik haline gelmiş…”

-Edebi hayatınızı kısa da olsa okurlarımıza anlattık peki eserinizi sizler bizler için biraz aralayabilir misiniz?

“Az önce ki sohbetimiz de değindiğim gibi şiir benim yaşam tarzımın içine saplanmış bir edebi unsurdu. Gençlik yıllarımdan bu güne yazdığım şiirlere dönüp bakıyorum da bende hiç bitmeyen bir aşkı ve tam tersine her geçen gün artan bir aşkı temsil ediyorlar. Yıllar önce yazdığım şiirlerin birçoğunu sakladım kimisini ise kaybettim. Ama son yıl kitap çıkarma ve bunları derleme fikri aklıma girdi. Geçen sene eylül ayında seçili şiirlerimin olduğu eseri edebiyat dünyasına sundum. Eserim susamışlığın ve halkın eseridir diyorum her zaman. Doğusundan batısına kuzeyinden güneyine herkesin şiiridir şiirlerim toplam 81 şiir mevcut kitapta ve milyonlarca duygu. Eseri anlata dursak sabahı bulur duygular tercüme edilemez bazen bazen sayfalar boyu susarsın bazen hıçkırığa boğulursun dizenin birinde bundan dolayı kitabı okura sunalım birde okur anlatsın eseri…”

-Kitabın ismi neden Sus-Adı?

“Kitabın adının iki anlamı var. Birinci anlamı insan yaşamı yaşar ve bir yerde yorulur.  Kenara çekilip geçmişi ve kendisini sorgularken artık hep susar. Adı sustur.  İkinci anlamı ise insan yaşamda hep eksik hisseder kendini. Hep bir susama hali vardır. Yani istekleri bitmez. Susar. O yüzden susadı. Şimdi hangi anlamı düşünmeliyiz diye sorarsanız ben de size kim payına ne düşüyorsa o anlamda düşünsün derim.

Doğayı severim.  Hele ilkbaharda doğayı daha başka severim. Sizinle o yüzden yüreğimin yansıması olan doğayla baş başa bir ortamda buluşmak istedim. İnsan ne kadar doğaya yaklaşırsa o kadar insandır. Şu güzelin vişnenin kırmızı, serçenin ötüşü, köy kahvesindeki samimiyet... Daha ne olsun!”

-Etkilendiğiniz veya izinden gittiğiniz bir şiir şair ve ya akım var mı?

Ahmed Arif başta olmak üzere Nazım Hikmet, Ahmet Telli, Yılmaz Odabaşı... Etkilendiğim şairler. Aynı havayı soluduğumuzdan mıdır bilmem ama Ahmed Arif’in üzerimde ve edebi hayatımda etkisi fazlaca olmuştur. Topluluk olarak toplumsal gerçekçilik diyebiliriz. Toplumculuk. Ben halkın yazarıyım halkın damarı sesiyim.

-Yaşamak direnmektir diyorsunuz bir şiirinizde pek edebiyatın yaşamdaki yeri veya edebiyatın Türkiye gündemindeki durumu ve direnme güçlüğü nedir?

“Edebiyat şu anda nerdeyse vasfını yitirmiştir. Bu edebiyatta sınırlı olmayan geniş bir dalganın edebiyata yansıması şeklindedir. Gerek siyasal gündem gerekse ekonomik yapı ve gündem edebiyatı arka plana atmaya yetmiş ve korkutucu bir gerilmeye itmiştir. Son zamanlarda halkın bezginlik ve yorgunluk kokan duygularını beslemeleri ve terapi için sarılmaları gereken edebiyat, sanat ne yazık ki artık ulaşılamaz veya başvurulmaz bir kapı oldu. Diğer taraftan ise popülist söze edebi akım sağlam ve bilgin bir akımı yıkmak için direniyor. En kısa zamanda edebiyata destek olunmalı yoksa amacı dışına çıkmış edebilikten yoksun eserler her geçen gün artmaktadır”

-Gündemden bahsetmişken öğrendiğimize göre tiyatro oyunları ve yönetmenliği de yapıyorsunuz. Sizlere bu soruyu bir yönetmen ve tiyatro oyuncusu kimliğinize itafen yöneltiyorum. Son günlerde oyuncu ve sanatçıların tutuklanma ve göz altılarına karşı neler söylemek istersiniz?

Ne yazık ki bunlar ok üzücü olaylar son dönemlerde üzülmekten başka bir şey yapma fırsatı bulamıyoruz. Her zaman dediğim gibi hiçbir düşünceye darbe yapılmamalı düşünceler özgürleştikçe çiçek açar. Sanat demek zaten düşüncenin en uç noktası yani en ileri ufuk noktası demektir bu bağlamda sanata yönelik bu baskıları uygun görmüyor ve kınıyorum.

Bir ülkede sanatın ilerlemişliği ülkenin gücünü gösterir… Oyuncu ve yönetmenlerin tutuklanması sanatın bir nevi susturulmasıdır. Ama unutmamamız gereken bir nokta var. Sanat ne kadar baskı görürse o kadar direnç gösterir.  Ne diye biliriz ki güzel yarınlar umuduyla”

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
ANKET TÜMÜ
BATMAN'IN SİZCE EN ÖNEMLİ SORUNU NEDİR?
ARŞİV ARAMA
E-GAZETE TÜMÜ
14 Mayıs 2024 e-gazete