Bugün 1 Mayıs işçi Bayramı mı?
Çocukluğumuzun 1 Mayısı geliyor hatırımıza…
Bir mayıs olunca bağırıp çağırmalar, yürüyüşler, koşuşturmalar, sloganlar, provokasyonlar ve katliamlar…
İşçi olmayan, işçi olmak için can atan, halkın hasretle olmak istediği işçilik için koşan, koşuşturan, bağırıp çağıran, sokakları savaş alanlarına çeviren, duvarları “Yaşasın 1 Mayıs”, “Yaşasın İşçi Bayramı” yazılarıyla renklendiren, işçilerin haricinde herkesin dahil olduğu günlerdi bir Mayıslar...
Herkes ne hikmetse işçilerin haklarını arıyordu o günlerde. Herkes işçi olmalıydı. İşçilerde hakim olmalıydı işyerlerine..
Devleti işçiler yönetmeliydi. Hâkimiyet işçilerin olmalı, yöneticiler işçi olmalıydı.
İşverenler düşmandı. Onlar işçinin emeğini sömüren, işçinin sırtından geçinen, onun ekmeğini yiyen, kan içici vampirlerdi. Onların yaşama hakkı yoktu. Düşman sınıflardı ve her zaman onlarla kavga dövüş halinde olunmalıydı. “Kahrolsun işverenlerdi” slogan…
Fabrikaları çalıştıran işçiler söz sahibi ve pay sahibi olmalıydı fabrikalarda. Gelir; eşit şekilde paylaşılmalıydı işçilerle.
“Kahrolsun Emperyalizm, Kahrolsun Sömürgecilik, Yaşasın Proleterya” Sloganları çınlıyordu dört bir yanda. Duvarlar bu sloganlarla renkleniyor, bildiriler sokakları bu sloganların içeriği ile şenlendiriyordu. Bilhassa Üniversite Öğrencileri ön saflara çekilerek işçilerin hakları savunuluyordu. Birilerinin etrafında toplatılan gençler, Devletin kurumlarına girebilmek için uğraş veren ve didinen iş taliplerinin işe alınmalarını kolaylaştırmanın basamağı yapılıyorlardı.
Her ne kadar işçilik kötü olsa da okumamış veya okuyup ta bir yerlere yerleşememiş zümre, işçi olabilmek için can atıyordu.
Çocukluğumuzun eğitimini Site de ki Ortaokulda aldığımız için bilhassa Türkiye Petrollerine işçi alımları esnasında İşçi Hareketleri çok daha canlı oluyordu. İşe girmek isteyenlerin isteklerinin istenilen şekilde gerçekleşmesi için okullardan ve de bilhassa “Devrimciyim” diyen Öğrencilerden oluşan konvoylar “Kahrolsun… Yaşasın…” sloganlarıyla bağıra çağıra işe girecek kardeşlerinin işçi olması için ön saflarda yer alıyorlardı. Öyle ki sloganları coşturanların istekleri bir şekilde yerine getirilmiş oluyordu.
Evet, Sovyet Sosyalist Rusya ya bakarak Proletarya hakimiyeti oluşturulmalı, işçiler devlet yönetmeliydi. Yıllar bu şekilde aktı geçti. Ama ne yazık ki beklenen işçi devrimi gerçekleşmedi aksi İşçi iktidarını savunan SSCB gibi devletlerde işçi iktidarından vaz geçti. Hatta öyle bir zaman geldi ki İşçi Haklarını savunur sınıflar, Emperyalist Devletlerin himayesinde işçi haklarını savunur hale geldiler.
Belki Türkiye bir Proleterya Devleti olmadı ama Proletaryanın en büyük haklara sahip olduğu Kapitalist bir devlet haline geldi. Öyle ki bir zamanların Başbakanı Tansu Çiller Türkiye için “Dünyanın en son işçi Devletidir.” Diyebilecek kadar işi ileri götürüyordu.
Çünkü tarih boyunca devletin idareciliğini yapan Memur sınıfın haklarını savunacak bir gücü yoktu. İşçiler gibi haklarını savunamadığı gibi için göz de meslek olmaktan çıkmış, gelir ve haklar konusunda işçilerden geri seviyelerde kalmıştı. Öyle ki devletin kurumunda çalışan işçi statüsündeki bir hizmetli veya çaycı, idareci konumunda olan bir Müdürden veya Mühendisten çok daha fazla maaşa ve hakka sahip alabiliyordu. Hizmetli idarecinin efendisi olmuştu.
Sözün özü; geçmişin proletarya sınıfı, şimdiler de işçilerin iktidarını isteyip savunmayı her ne kadar mümkün görmüyorsa da en azından ülke de ki ekonomik şartların düzeltilmesi için bir mücadele ve çalışma içinde olması gerçekten önemli ve mühimdir…
Bu vesileyle ilimizde yapılacak olan Bölgesel 1 Mayıs İşçi Bayramı kutlamaları nedeniyle tüm işçi, memur, köylü, esnaf ve emekçi kardeşlerimizin bayramını kutluyor, bu güzel günün bayramlara yakışacak şekilde kutlanmasını diliyorum.
Biji Yek Gülan, Ceyna Karkeran…
Yaşasın Bir Mayıs İşçi Bayramı…
Weselam