ESTONYA FERİBOTU SENDROMU

06-01-2020

1980 yılında Almanya’nın kuzeyindeki Niedersachsen (Aşağı Saksonya ) eyaletinin Papenburg kentindeki Mayer Werft tersanesinde inşa edilen M/S Estonia Feribotu 28 Eylül 1994 tarihinde Baltık Denizi’nde batar. 
Estonya’nın başkenti Tallinn’den İsveç’in başkenti Stockholm’e giden 989 yolculu feribottan sadece 137 kişi kurtulur, 852 yolcu boğularak yaşamını yitirir.
Denizcilik tarihinin en büyük facialarından birisi olan kazada irdelenmesi gereken çok şey vardır? 
Feribot kıyıya yakın bir mesafede sert dalgalar nedeniyle gece yarısı 00.50’de su almaya başlar. 
Sular 50 santim yüksekliğine ulaştığında yan yatar. Bir saat boyunca yükselen sular sonrasında ağır ağır yan yatarak 01.50’de batar.
Kafaları karıştıran sorun da buradadır. Ölenlerin büyük çoğunluğu çok iyi yüzme bilmesine rağmen nasıl oluyordu da bu şekilde can vermiştir? 
Neden insanların çoğunluğu kurtulmak için bir çaba içine girmemişlerdir?
Kaza sadece teknik olarak uzmanlar, yetkililer ve gemi mühendisleri tarafından değil, aynı zamanda kazada ölümlerin nedeni açısından davranış psikolojisi uzmanlarınca yıllarca incelenir. 
Facianın sebeplerini araştıran insan davranışı psikolojisi uzmanları kazada ölenlerin neden kurtulamadıklarını araştırır. 
Kazadan kurtulanlarla, ölenlerin aileleriyle, arkadaşlarıyla, yakın çevreleriyle görüşülüp geçmişleri incelenir.
 Uzun incelemeler sonucunda ortaya şöyle bir tablo çıkar: Su miktarının artmasıyla birlikte tahliye işlemi başlar. Ancak bine yakın yolcudan sadece 137’si su almaya başlar başlamaz hemen feribotu terk eder. 
Geri kalan 852 yolcu ise gemi kaptanının “panik yapmayın dünyanın en güçlü feribotundasınız” sözlerine kanarak su boşaltma işlemini izler. Sular yükselip gemi ağır ağır batmasına rağmen yolcular gemiyi terk etmez. 
Bir saat sonra feribot tamamen yan yatarak sulara gömülür. 852 yolcu feribotun su aldığını ve yan yatmaya başladığını görmelerine rağmen son saniyeye kadar batışı izler.”
Bu çarpıcı vaka literatüre ve psikoloji kitaplarına “Estonya Feribotu Sendromu” olarak geçer.
Şimdi bu olayı neden mi anlattım sizlere ?
O kadar tembel, üşengeç bir toplumuz ki herşeyimizi sürekli erteliyor, ‘’aman hallederim daha sonra ‘’ demiyor muyuz?
Sınav başvurularımız hep son anda oluyor, fatura ödemelerimiz, banka kredi kartı ödemelerimiz, vergilerimiz, harçlarımız hep sonradan aklım başıma gelir hep sonradan sonradan demiş ya şair.

 

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?