MİLLETE HAKARET EDİLEMEZ. (I)

MİLLETE HAKARET EDİLEMEZ. (I)
09-02-2022

Bazı insanlar kolay yoldan şöhret olmak isterler. Bunun için ilginç yöntemlere başvurmaktan kaçınmazlar. Ülkemizde dini inançlara hakaret ettin mi, diğer gün meşhursundur.

Geçenlerde yine bir zatiyei muhtereme –ismi lazım değil- yine bu yolu kullanarak meşhur olmak istedi. Bunun içinde Milletin Meclisinde, devlet koruması ve dokunulmazlığı altında, devletin polisi, askeri, istihbaratı ve bilumum koruması altında, milletin temsilcileri arasında, milletin inancına, düşüncesine, fikrine, gelmişine geçmişine devletten aldığı güven ve yetki ile hakaret edip aşağılamaya çalıştı.

Tamam anladık…

Bazıları milletimizi inançları nedeniyle “Gerici” diye adlandırıyor.

Kabul; bu milletin soyu Hz. Âdem ve Havva anamıza gidecek kadar gerilere gidiyor. Yani soysuz değil...

Bunu kabul edebilirim. Fakat; bu zatıyeyi muhtereme gericiliği Osmanlıya, dini esaslara, kadın özgürlüğüne bağlayınca işin rengi değişiyor. Bir de sanki tüm kadınlar onun yanındaymış gibi “Biz kadınlar” diyerek tüm kadınları kendisinin arka bahçesi sanıp ahkâm kesiyor ya… işte buna şaşırmamak mümkün değil!

 

Onun, “kadınlar” dedikleri bu milletin anneleri, bacıları, eşleri, çocukları hepimizin birbirine muhtaç olduğu, onlarsız olmanın mümkün olmadığı ve birbirimizi tamamladığımız bir bütünün parçaları olan en kıymetlilerimiz. Yani bizlerin canı, ciğeri, sevdiği, koruduğu, sığındığı, mutlu olduğu, onlarsız hayatın bir anlamının olmadığı parçalarımız.

Kendi zihninin köleliğini kadın özgürlüğü olarak sunmaya ve zaten hür ve özgür olan kadınlarımızı eşlerinden, çocuklarından, kardeşlerinden anne ve babalarından koparmaya çalışarak iki düşman kutup haline getirmeye ne gerek var. Yazık…

 “Size neden gerici diyoruz biliyor musunuz? Çünkü sizler 500 yıl geride kalmış Osmanlı'yı, 1500 yıl geride kalmış din esaslı toplum düzenini yeniden hortlatmaya çalışıyorsunuz? Diyerek 1500 yıldan fazladır dünyaya adalet getirmiş pak ve temiz İslam dinini ve onun adaletini yaymış Osmanlı İmparatorluğunu karalamaya kötü göstermeye çalışılıyor.

500 yıl geride kalmış Osmanlı,” diyor…

Bu söylediğinden kastın ne olduğu anlaşılamasa da Osmanlının, Emperyalist güçler tarafından yıkılışı 30 Ekim 1918  Mondros Ateşkes Antlaşması ile başlıyor. Dolayısıyla Osmanlı İmparatorluğu 500 yıl değil 103 yıl geride kalmış. Yok, eğer amaç Osmanlının 500 yıl geride kalan tarihi ise o zaman da Osmanlının 1520’lere denk gelen tarihine bakmak gerekiyor.

Osmanlı imparatorluğunda 500 yıl önce yani 1500’lü yıllarda iki büyük hükümdar, imparatorluğu yönetmiş. Bunlardan biri Ortadoğu ve doğunun fatihi Yavuz Sultan Selim, bir diğeri ise Avrupa’nın Viyana kapılarına kadar dayanan fatihi; Kanuni sultan Süleyman.

Her iki padişahta dünyaya yön verenlerden…

Bu tarihlerde daha Amerika yeni keşfediliyor. Dünyanın kalan kısmı ise ya Osmanlı İmparatorluğunun bayrağı altında ya da Osmanlı tesir ve etkisi altında... Alman, Fransız ve İtalyan devletlerinin Osmanlıdan çekindiği, korktuğu bir dönem...

O dönem de Akdeniz ve Karadeniz Osmanlı Donanmasının hakimiyeti altındaydı. Roma imparatorluğu yıkılmış, Bizans imparatorluğu Müslüman Osmanlı savaşçıları tarafından fethedilmişti. Yani kısacası bu tarihlerde Osmanlı İmparatorluğu hem karada ve hem de denizlerde güçlü ve dünyanın yarısına hâkim durumdaydı.

Ha… Hepsinden önemlisi ise bu tarihlerde Yavuz Sultan Selim’in 28 Kürt Beyini bir araya getirerek KÜRDİSTAN EYALETİ’ni oluşturmasıydı. Kanuni sultan SüleymanınBen ki Yedidüvel ile Kürdistanın hükümdarı” diye kendini övdüğü, düşmanlarını bunlarla tehdit ettiği bir dönemdi.

Bir başka deyişle bu tarihler;Kürtlerin, Eyyubiler döneminden sonra tarihteki en parlak dönemini gösteriyor. .

Bunları neden anlatıyorum? Belki birileri Kürt halkının mücadelesini verdiğini iddia ediyordur da geçmişleri hakkında bilgi edinmiş olurlar, diye anlatıyorum.

Şimdi; Zatiyye’nin Osmanlının en parlak devrini yaşadığı döneme neden  “500 yıl geride kalmış Osmanlı” diyerek hakaret etmesini anlamaya çalışalım... Bunun nedeni:

Ya birileri;  Osmanlının tarihten sildiği Bizans soyundan geliyordur ya da bu millete düşman olan bir milletin soyundan geliyor veya onların hizmetinde olanlardan olmalıdır. Kiii, bu milletin ecdadının dünyanın yarısını hakimiyeti altına aldığı bir dönemi “Gerici” olarak nitelendirebilsin.

Ya da mesele tamamen bu milletin düşmanlarının yenilgisini hazmedememekten kaynaklanan bir hazımsızlığın sonucu olsa gerek.

Ha!... Bu milletten olmayıp Bizans soyundan veya ecnebi soyundan olanların da milletin meclisinde hiçbir şekilde bu millete hakaret etmeye, provaka etmeye, aşağılamaya, küçük düşürmeye, kışkırtıcılık yapmaya, fesat çıkarmaya hakkı olmasa gerek.

Biz; tabi ki tarih boyunca İslam’ın sancaktarlığını yapmış, Müslümanları himaye etmiş, asırlarca islam’ın dünya üzerinde hâkimiyetini sağlamış Büyük Osmanlı İmparatorluğuyla şeref duyuyor, gurur duyuyor, onur duyuyoruz…

Geçmişimiz de atalarımızın büyük başarıları ile övünmek, gururlanmak varken neden sömürgeci emperyalist güçlerin beynimize sokmaya çalıştığı alçaltıcı, küçültücü, sömürü zihniyetini benimseyip soyumuza sopumuza geçmişimize düşmanlık yapalım?

Aklıselim hangi tercihi yapmamız gerektiğini ortaya koyuyordur muhakkak…

Devamın gelecek inşallah…

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?