GERÇEKLE SOSLANMIŞ YALAN

25-09-2019

Kimi kitaplarla erken tanıştığınızı düşünüp, hakkını veremediğiniz ya da alamadığınızı düşünmüşsünüzdür siz de. 

Kırklı yaşlarda okumanız gereken bir kitabı ergenlik yıllarınızda ya da lise çağlarınızda okuduğunuz olmuştur mutlaka. 

Bu ya kulaktan dolma bir tavsiye ya da iş bilmez bir öğretmenin ya da kalbine sızmaya çabaladığınız bir karşı cinsin tavsiyesiyle olmuştur belki. 

Yanlış bir zamanda yanlış bir şekilde elinizde tutturulan kitaplara dönmek, yeniden okumak, hakkını teslim etmeye çalışmak zaman israfı gibi görünse de aslında israfın telafisi olduğunu söylemliyim. 

Tabi sıklıkla içerisinden birkaç cümle alıntılayarak kitabı okudum demek için okuyorsak da kimi kitaplar kendini okutmak için etrafınızda defalarca dönüp durur. Ve öyle ki en ısrar edenine ve hatta en iyilerine en inatçılarına teslim olup yeniden okumaktan alıkoyamazsınız kendinizi.

Modern çağ ya da dijital çağ her şeyin çözümünü bulmuş. Artık okumuş görünmek için okumanıza da gerek yok. Bir fincan kahve bir kitap kapağıyla itina ile fotoğraflanıp altına da kitaptan bir iki afili cümle alın size en kralından kitapsever insan profiliniz hazır. 

Alıntı cümleyi nerden bulurum diye düşünmeyin bunun için onlarca uygulama bunun için onlarca alıntı sitesi var zaten. Hatta daha da fazlası neredeyse en iyi kitapların (kime göre en iyiyse artık) bir de filmleri vardır muhakkak. Alın sizi yani daha doğrusu kitap kurdu profilinizi bir derece daha yukarı taşıyacak size level atlatacak bir şans daha. 

Filmi kitap kadar iyi olmamış.. diye başlayıp sözü istediğiniz yere çekme şansı. Hem size kitabı kabaca özetleme şansı verir hem de üstüne kuru da olsa ahkam kesme şansı. 
Her şeyde olduğu gibi olmadan olmuşun görüntüsünü vermek artık eskisinden de kolay. Bunun için bütün teknik ve toplum elbirliğiyle size yardımcı oluyor. Siz yeter ki olmakla değil de olmuş görünmek konusunda kararınızı verin.

Ne için mi diye düşünmeyin ve de sakın ola küçümsemeyin bu çabayı. Bu çabanın profesyonel anlamda size kazandırabileceklerini de göz ardı etmeyin.

PR yani yamultulmuş bir ağızla okunuşuna piar dediğimiz ve Türkçe karşılığı halkla ilişkiler olan bir bilim bile var. Yalanlar üzerine, kurgulanmış ve gerçeklik sosuyla karılmış halkı aldatmaya bizi kandırıp inandırmaya dönük bir bilim. 

Dönem dönem farklı alanlarda sizin de kurbanı olduğunuz bu tuzağın bilim olarak sayılması ya da adlandırılması ne kadar acı da olsa her birimiz hayatımızın her anında kendi PR çalışmamızı yürüttüğümüz de yabana atılmayacak bir gerçektir.

Gerçekle soslanmış birer yalan kişilikten fazlası değiliz sanki.
Her birimiz, yüksek tahrik ya da yüksek tazyikle sulanmaya suya tutulmaya kalksak geriye bizden ne kalır acaba.

Etrafınıza bakın kim kalır acaba. Biz varsa eğer tabi..  

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?