HALKIN SESİ

DAHA FAZLA HIZ

DAHA FAZLA HIZ

DAHA FAZLA HIZ
23-08-2019 18:15
Google News

 

Hızlı yaşamak, modern hayatın bir gerçeği haline geldi. 
Hep bir koşuşturma halindeyiz. 
Hızlanan iletişim ve ulaşım ile gelişen dünyaya ayak uydurmaya çalışıyoruz. 
Sürekli bir yerlere yetişme telaşı içindeyiz. 
Kimseye ayıracak zamanı olmayan sabırsız ve her şeyi çabucak tüketen insanlara dönüşüyoruz.  
Bu nedenle yürüyüşümüzü, konuşmamızı ve hatta yemek yiyişimizi bile hızlandırmaya başladık.   
Bu durum bir kısır döngü halini aldı. 
Sadece yürüyüşümüzü hızlandırmak yetmiyor, hız yarışına.  
Hızlandıkça, hızlanıyoruz. 
Yine de yetemiyoruz.  
Geride kalma hissinden kurtulabilmek için yeni yeni alışkanlıkla ediniyoruz. 
Şöyle ki, uzmanlar çoğalan mide rahatsızlıklarının sebebini bile hıza bağlıyor.  
Midemiz yemek yeme hızımıza ayak uyduramıyor. 
Buna hemen üzülmeyelim. 
Çok yakında televizyon kanalları bizi hıza ayak uydurma konusunda bilgilendirir nede olsa.
 Bu çağın hızına ayak uydurmamız için yeni kurslar açılıyor. 
Bize hızlı okuma, yazma ve klavye gibi şeyler öğretiliyor. 
Artık daha çabuk sevip, çabuk bıkıp kolayca unutup hemen unutulabiliyoruz. 
En uzun yasımız bir haftayı geçmiyor. 
Ne de güzel demiş Murathan Mungan bir şiirinde;
“İçinde kavrulduğumuz hıza akıl erdirmiyor dünya usulü parmak hesabı”
Ama neden bu kadar hızlanmak zorunda bırakılıyoruz? 
Hâlbuki bu hız çoğu şeyin de kalitesini de düşürüyor. 
Bizi zapt eden hız sarmalı yapmamız gereken insani sorumluluklarımızı zaman kaybı olarak görmemize neden oluyor. 
Hızlanan iletişim ağları sayesinde Dünyada olup, biten olaylardan çarçabuk haberdar oluyor ve aynı hızla da unutuyoruz.
Milan Kundera da Yavaşlık adlı romanında içinde yaşamakta olduğumuz dönemi çok güzel bir şekilde anlatır. 
Ona göre çağımız hıza teslim olmuştur. 
Bunun da tek bir amacı vardır;
Kendini Unutmak.
Ve Kundera şöyle bir saptama yapar. 
“Yavaşlık ile anımsama, hız ile unutma arasında gizli bir ilişki vardır”
Yani bir şeyleri hatırlamak için yavaşlar, bir şeyleri unutmak İçin hızlanırız” 
Bu görüşü aklımıza şu soruları getirmektedir. 
Acaba bir şeylerden kaçıp, görmemezlikten gelmekle gerçekten mutlu olabiliyor muyuz? Şöyle ki, bir insan asla kendi gerçeklerinden kaçamaz! 
Nereye giderse gitsin,  gerçekleri aynı hız ile peşinde koşuyor olacaktır.  
Hepimizin içinde yaşadığı anın değerini  bilmesi  dileğiyle… 

NECLA ÇETİNOĞLU

 

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?