HALKIN SESİ

KİM NİÇİN YAKAR?

Gecenin bir yarısı burun yanması ve şiddetli baş ağrısıyla uyandım.

KİM NİÇİN YAKAR?
21-10-2015 13:25
Google News

Odam duman doluydu, evde yangın çıktı sanıp panikle etrafa bakındım. Hayır, her şey yerli yerindeydi.

Temiz hava almak için çıktığım penceremde sanırım hayatımda şimdiye kadarki en kötü duman teneffüssünde bulundum.

Uykum açılmıştı, bu bir anız yangını olmalıydı. Hem de şimdiye kadarkilerin en kötüsü, en azından benim yaşadığım çevrede. Peki, nedir bu anız? Kim, niçin yakar?

Anız (halk dilinde preze), tarımsal amaçla yetiştirilmiş ekinlerin biçilmesinden sonra bitkilerin toprakta kalan kök ve saplarına verilen isimdir.

Özellikle son yıllarda bölgemizdeki sulak tarım alanlarının artması ve böylece bir yılda birden fazla ürün alınabilmesi adı geçen yangınların sayı ve yaygınlığının ciddi düzeyde artmasıyla sonuçlanmıştır.

Anız yangınları bazen gayri ihtiyari ortaya çıksa da, bölgemizdeki anız yangınlarının tamamına yakını çiftçiler tarafından bilinçli bir şekilde oluşturulmaktadır.

Sebebine gelince; başka bazı etkenler öne sürülse de temel gerekçe vakit ve nakit kazancı.

Sebeplerinden ziyade bu yazımızda daha çok anız yangının sonuçlarını ve bu konuda yapılabilecekleri konu alacağız. Anız yangınlarının somut sonuçları çeşitli başlıklar altında toplanabilir. Bu yangınlar tarım sağlığını, çevre sağlığını, insan sağlığını, toplum sağlığını, ekolojik sağlığı olumsuz yönde etkilemektedir.

Tarımsal olarak kısa sürede kârlı bir iş gibi görünse de aslında bilimsel çalışmalar rutin olarak anız yakmanın orta ve uzun vadede ürün ve toprak kalitesini önemli ölçüde etkilediğini göstermektedir. Topraktaki organik madde kaybı, toprağın fiziksel kimyasal ve biyolojik yapısını değiştirmektedir. Bir diğer önemli sonuç ise toprak erozyonu…

Yüzeydeki ekin saplarının tamamına yakının yanması toprağın verimli yüzeysel tabakasının yağmur ve rüzgar gibi doğal olaylarla daha kolay aşınmasına zemin hazırlamakta, çıplak toprakta nem tutan unsurların kaybolmasıyla da nem oluşumu zorlaşmakta ve neticede verimli humus kaybı meydana gelmektedir.

Yangınlar sırasında çevrede bulunan henüz hasat vakti gelmemiş ekinlerin yanlışlıkla alev alır, telefon direkleri ve kabloların yanar, arazide bulunan mikroorganizma ve arı gibi küçük hayvanların yanar, yanında çeşitli kuş türleri, fare, çakal, kirpi, kaplumbağa, tilki ve tavşan gibi yabani hayvanlar yuvalarını terk eder ve bunlara ait yavru ve yumurtalar kaybedilir.

Yangınlardan çıkan dumanların kara yollarında görüş mesafesini yer yer sıfıra kadar düşürmesinden dolayı ölümle sonuçlanan trafik kazaları meydana gelmektedir.

Tarım alanlarına yakın havaalanlarının üzerinde oluşan yoğun duman bulutundan dolayı görüş mesafesi düşmekte ve hava trafiği bazen durma noktasına gelmektedir.

Yerleşim yerlerine yakın tarım arazilerinde neredeyse yaz boyu devam eden yangınlardan oluşan duman bulutu özellikle alçak rakımlı yerleşkelerde bir nevi sera etkisi yaratarak yer yer günlük hayat akışını dahi sınırlamaktadır.

Duman inhalasyonuna maruz kalan özellikle çocukların ve kronik hastalığı bulunan yetişkinlerin akciğer fonksiyonları olumsuz yönde etkilenmekte ve dumanın vücut fonksiyonları üzerindeki etkileri acil müdahale gerektiren düzeylere ulaşmaktadır.

Bazı bilim insanları anız yangınlarının tekrarlandığı bölgelerdeki sağlıklı yetişkinlerdeki akciğer fonksiyon bozukluklarının duman sezonundan sonra eski düzenine döndüğünü gösterse de çocuklarda meydana gelen solunum fonksiyon kaybının devamlılık arz ettiğini ve kalıcı sorunlara sebep olduğunu uzun suren araştırmalar sonucunda ortaya koymuşlardır.

Tüm bu somut sonuçların yanında pek de irdelenmeyen madalyonun öbür yüzünde ise yangınların yarattığı psikolojik sonuçlar bulunmaktadır.

Hepimiz işimiz gereği veya başka sebeplerle az ya da çok seyahat etmekteyiz.

Bölgemizin yollarında seyahate çıktığınızda karşılaştığınız manzara acıdır, oldukça acı. Yolculuk esnasında, bölgedeki acı olaylardan dolayı künt ve hüzün dolu bir hal alan günlük yaşamın yolların etrafında boylu boyunca uzanan tarım arazilerine de sirayet ettiğini görürsünüz. Sonbaharda sarının her tonunu görebileceğiniz verimli tarım alanları bu mevsimde simsiyah depresif bir renge bürünmüş vaziyette.

Bu depresyonu yanmış telefon direklerinin üzerindeki yuvasını kaybetmiş leyleklerin gözünden ya da simsiyah arazilerde darı tanesi arayan serçe sürülerinin çaresizliğinden anlamak çok da güç olmasa gerek.

Doğanın hasat vakti olan sonbahar doğadaki tüm canlıların bir nevi bayramı niteliğinde olup bu canlıların çetin geçecek uzunca bir kışa belki de son hazırlığıdır. Öyle bir bayram sabahı düşünün ki evinizin duvarları, komşularınızın evleri, caddeler, arabalar kısacası herkes ve her şey simsiyah renklere bürünmüş olsun.

Nasıl hissederdiniz acaba?

Eminim ki o dilsiz dostlarımızın hissettiği de bizim o anda hissedeceklerimizden pek farklı değildir. Sahip olduğumuz ayrıcalıkları bu gezegende bizimle birlikte yaşayan diğer canlıların çilesi haline getirmeye ne hakkımız var ki?

Önünüze her gün gelen bir sofra düşünün. Simsiyah islerle kaplı yanmış yiyeceklerle dolu olan bir sofra. İçiniz bi fena oldu düşününce değil mi?

Birazcık dibi tutmuş yemeğe bile ne kadar dudak büzdüğümüz, yüz buruşturduğumuz ortadayken bırakın yanmış gıda ile beslenmeyi bunun hayali bile size zor geldi değil mi?

Ne kadar ürpertici ve  ne kadar moral bozucu değil mi?

Peki hayvanların da duyguları yok mu? Var. Onların da tıpkı bizler gibi duygusal yaratıklar olduğunu ispatlayan çok sayıda bilimsel çalışma mevcut. 

Onlara bu duyguları veren siyahlar giyinmiş bir sonbaharı hediye etmeye hakkımız yok, olmamalı. Neticede, yukarıda kısaca değindiğimiz her bir alt başlık ayrı bir yazı ve araştırma konusu olabilecek nitelikte olup detayları bu yazıya sığmayacak uzunluktadır.

Bu yangınların neticesinde küçük bireysel bazı kazanımlar büyük toplumsal, kamusal ve çevresel bedeller ile değiştirilmektedir. 

Şüphesiz ki bu, acı sonuçlara gebe olan ve durdurulması gereken zararlı bir alışveriştir. Neredeyse hayatımızın bir parçası haline gelen ve sürekli devam eden yangınlardan anlaşılan o ki yangınlara müdahale ve cezai yaptırım konusunda yetkili kurum ve kuruluşların etkisi sınırlı kalmaktadır.

Bu açıdan sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte başta muhtarlar ve yerel yönetimlerin bu konuda bilgilendirme toplantıları yapıp, gerekirse saha çalışmalarıyla hasat sezonu öncesi çiftçilerle görüşüp konunun önemini detaylı anlatmaları gerekmektedir. Dünyanın gelişmiş ülkelerinin önemli bir kısmında çiftçiler yangının tarım sağlığı üzerindeki orta ve uzun vadeli olumsuz etkilerinden dolayı anızı yakma girişiminde bulunmamaktadır.

Bazı ülkelerde ise bırakın şehirlere yakın yerlerdeki anızları kırsal bölgelerdeki anızların yakılması dahi cezai yaptırım ile sonuçlanmaktadır.

Dirençli yabani otların verim kalitesini önemli boyutlarda etkilediği yıllarda bazı gelişmiş ülkelerde anızların yakılmasına bilirkişilerin denetiminde kontrollü olarak izin verilmektedir ancak bu oran toplam anızların %5’ini geçmemektedir.

Bölgemizdeki yangınlarda cezai yaptırımların sonuçsuz kalmasının bir sebebi de bu konudaki yasal boşluk. Siyasi temsilcilerimiz bu önemli ekolojik meseleyi meclis gündemine taşımalı ve gerekli yasal düzenlemelerin yapılması için çaba sarf etmelidir.

Hepimizin iyi bildiği üzere, reel cezai yaptırımların olmadığı durumlarda bireysel çıkarlar maalesef toplum çıkarlarına kolayca değişilmektedir.

Herkes üzerine düştüğü ölçüde bu soruna ciddiyet ve titizlikle eğilmeli ve bu yangına artık bir dur demeli!

 Dr. Mehmet Emin Adin

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
ANKET TÜMÜ
BATMAN'IN SİZCE EN ÖNEMLİ SORUNU NEDİR?
ARŞİV ARAMA
E-GAZETE TÜMÜ
10 Mayıs 2024 e-gazete