ACIYI KATLAYAN UMURSAMAZLIK

20-11-2016

Her sene ihmaller yüzünden ülkemizdeki madenlerin emekçileri, iş kazalarında hayatlarından oluyor.

Özelleştirme ve ocakların işletmesinin şirketlere devredilmesi, madenlerde iş kazalarının daha da artmasına neden oldu.

Çünkü özel sektörde öncelik, en kısa sürede, az bir harcama ile çok para kazanmaktır.

Bu yüzden çalışanlara adeta köle gibi davranılıyor, işçi sağlığı ve güvenliği de umursanmıyor.

Kısacası “yeter ki çok kazansınlar” gerisi önemli değildir.

Bu yüzden madenlerdeki ölümler iş kazası değil işçi cinayetidir bir bakıma.

Hele hele en son Şirvan Bakır Madeninde, açık havzada, gözler önünde yaşanan olay, ihmaller sonucu yaşanan bir cinayettir.

Kaza “geliyorum” demiş adeta.

Daha fazla kazanç, gözleri ve vicdanları kör etmiş.

Böylece 16 kişi daha yaşamından oldu Şirvan Maden Ocaklarında.

Yazıyı yazdığımda 5 kişinin cesedine ulaşılmıştı henüz.

Göçük altındaki diğer 11 kişiye henüz ulaşılmaması, göçük altında kalanların sağ çıkma ihtimalinin mucizelere kaldığını gösteriyor.

Bu önemli maden ocağından, göçük yaşanmayana kadar kimsenin haberi yoktu. 

Oysa göçüğün yaşandığı maden ocağının geçmişi çok eskilere dayanıyor.

Şirvan’da bakır cevherinin geçmişi, Osmanlı dönemine kadar uzanır. Bakır ise değerli bir yeraltı kaynağıdır.

İşletmesini Ciner Şirketinin aldığı bakır madeninde yüz yıldan fazla bir süredir tünellerden maden çıkarılıyordu.

Üretim faaliyetlerini arttırmak için 2011 yılından bu yana yer üstünde dekupaj sistemi ile çalışmalar başlatılmıştı.

Bakır madeninde her yıl 1 milyon tonun üzerinde bakır çıkarılıp, yurt dışındaki işletmelere gönderilmek üzere İskenderun Limanına ulaştırılıyor.

Maden çıkarılması esnasında çevre ve doğaya zarar verildiği, dekupajın ise gelişi güzel bir şekilde açıldığı iddia ediliyor.

Meydana gelen kazanın aşırı yağışlardan kaynaklandığı iddia ediliyor.

Oysa sen az sonbahar yağışının yaşandığı bir yılı yaşıyoruz.

Hadi diyelim aşırı yağış vardı;

Peki, heyelan tehlikesine karşı ne tür önlemler alındı

Yüzeydeki hareketlenmeyi bildiren sistemler neden kurulmadı?

Kurulduysa neden önceden uyarıda bulunmadı?

Anlayacağınız bu işin üstü “yağmur yağdı heyelan oldu, bu bir iş kazasıdır” deyip, ölenlerin yakınlarına üç-beşbin TL tazminat verip kapatılmak isteniliyor.

Bu anlayışla hareket etmek yeni iş kazası ve cinayetlerine davetiye çıkarmaktır bir bakıma.

Umarız birileri bizi yanıltır ve bu ihmal enine boyuna soruşturulur.

“Nasıl olsa Şirvan’a sadece bir yol gider, ötesi yok” diye bir yaklaşımda bulunulmaz.

Gözlerden de gönüllerden de uzak bir memleket” muamelesi görmez.

Maden cinayetinde gözlerden kaçan diğer bir ayrıntı da madden ocağında kimlerin çalıştığıdır.

Orda çalışanların çoğu maden ocağını işleten firmanın elemanları sanılıyor oysa gerçekte öyle değildir.

Heyelanda yaşamını yitirenler, büyük ihtimalle taşeronun, taşeronunun elemanlarıdır.

Göçük altından, sigortasız, her türlü iş güvenliğinden yoksun insanlar da çıkarsa şaşırmamak lazım.

Toprak altında kalanların kurtarılması ile ilgili çalışmalar devam ediyor, geride kalan 11 kişiye ne zaman ulaşılacağı belli değil.

Göçük altında kalanların aileleri ve yakınları gözü yaşlı bir şekilde çaresizce bekliyor.

Maden ocağının yakınında bekleyen ailelerin dramı ve ocaktaki ihmaller ise ne yazık ki basında yeteri kadar yer bulmuyor.

Bu da ailelerin tepkilerine neden oluyor.

Soma’da, Ermenek’te yaşanan maden faciasında basın, sivil toplum örgütleri ve siyasi partiler, olayın üzerine daha çok gidiyordu.

Maden faciasında ayrışma ve umursanmama hissine kapılan Şirvanlıların acısı daha da katlanmış oldu.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?