ANIZ YANGINLARINA SEBEP OLANIN...

19-09-2017

Baştan söyleyeyim;

Bugün, üslubum olmayan bir tarzı ile karşılaşacaksınız.

Çünkü sağlımızı ve doğamızı hiçe sayanlara ağzıma geleni sayacağım.

Çünkü çok sinirliyim ve heyheylerim üzerimde bu gün.

Sınırlarımı aşacağım, bu gergin halimle aklıma ne gelse sayacağım kendilerine.

Yaşam hakkımızı ihlal edip, sağlığımıza, doğamıza zarar verenlere hak etikleri bir dille müsaadenizle iki laf edeceğim.

Sizin de açık bir şekilde hissettiğiniz gibi, dün gece anız yangınları Batman’ı duman altı yaptı.

Sonbaharın serinliğinden faydalanmak için kapı penceresini açık bırakanlar, gece yarısına doğru bir anda her tarafı saran dumanlardan dolayı panik yaşadı.

Çoğu yataktan fırlayıp “acaba evde yangın mı çıktı?” diye telaşlandı.

Neyse ki yangın, evin içinde değildi.

Ancak sanki dört bir tarafımızı ateşe vermişti birileri.

Kanunsuz ve ahlaksızca işler yapanlar genelde puslu havadan,  gece karanlığından yararlanır.

Bu sene de yine gece karanlığından faydalanarak tarlaları yakmışlardı.

Yıllardır “yapmayın, etmeyin” diye yalvardığımız mahlûklar birer birer tarlaları ateşe vermişti.  

Gece yarısından itibaren anız yangınlarının çıkardığı dumanlardan ötürü gözüne uyku giremeyenlerden biri de bendim.

Genzim yandı, gözlerimden yaş aktı, burun akıntısı ile birlikte hapşırıp öksürmeye başladım.

Adeta nefes almakta güçlük çektim.

Sabah kahvaltısına da anız dumanı ile başladık.

Solduğumuz dumanlar zaten iyi olmayan ciğerlerimizi biraz daha kararttı.

Bir anda iradesi dışında sigara içer gibi herkes burnundan, ağzından aldığı dumanları içine çekmeye başladı.

Yüz binlerce kişi koro halinde içine duman çekmeye başladı.

Hani doktorlar muayene ederken “nefes al, nefes ver” diyorlar ya;

Bir anda komut almadan “duman al duman ver”  uygulaması başladı kendiliğinden şehrimizde.

Bu yazıyı yazarken bile ve kapı penceremiz kapalı olmasına rağmen evin her tarafına saran duman yüzünden gözlerim, boğazım yanıyor.

Kim bilir, bebekler, çocuklar, başta astım ve kalp hastaları olmak üzere bütün hastalar, hamileler ne durumdadır şimdi.

Bu yüzden sinirlerim tavan yaptı.

Yıllardır yalvarırcasına ve anladıkları dilde “lütfe anız yakmayın” diyen biri olarak şuna karar verdim;

Hala anız yakanlar ne laftan ne de insanlıktan anlamıyorlarmış demek.

Madem anlamıyorlar ben de anlayacakları dilden birkaç söz söyleyeceğim onlara;

Kim ki kasti olarak mera, tarla, ormanlık alan fark etmez göz göre göre yangın çıkarıyorsa bilsin ki bu dünyada cezasını bulmazsa da öbür dünyada cehennem ateşinde yanacaktır.

Yansın.

O yaktığı toprak gibi, börtü böcekler, binlerce tohum gibi o da yansın.

Benim bu dünyada bir insana yapacağım en büyük şiddet ve hakaret, yüzüne tükürmektir.

Her kim anız yangınına sebep oluyorsa, hakaretimin ve şiddetimin en ağırı onun olsun.

Sürüm esnasında bir teneke mazottan kısıp; çaba harcamak yerine işin en kolay yanı olan anız yangınını tercih ederek tarlalardaki saplardan kurtulmak, barbarlıktır.

Çünkü tarlalarını temizlerken doğanın dengesi ile oynuyorlar.

Tarlada ne kadar börtü böcek varsa hepsini diri diri yakıyorlar.

Zaten kirli olan havamızı daha çok kirletiyorlar.

Yazılarımla ve çevreci kimliğimle yıllardır anız yakanlarla mücadele diyoruz.

Emeğimiz, boşa gitmedi elbette ama tam olarak amacımıza da ulaşamadık şimdiye kadar.

Baksanıza hala duman altı oluyoruz, uykularımız bölünüyor.

Onların yüzünden herkes neredeyse nefes alamayacak duruma.

Anız yangınına sebep olanlardan bu dünyada da ahirette de davacıyım.

Hakkımı helal etmiyorum...

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?